Dilimize “kırk yıllık Kani olur mu Yani” deyimini yerleştiren,
18 yüzyılın önemli hicivcisi Ebubekir Kani nin eserlerinden biri de;
hirrenamedir.
Hirrename;
kedi diliyle bir büyüğe yazılan arz tezkeresidir.
Rivayete göre kedi bizim edebiyatımızın,
hayatımızın,inançlarımızın merkezinde olan hayvanmış.
Gerçi en sonunda suçlular listemizin içinde olduğunu da gördük.
Trafolara saldırıyorlardı
Neyse biz hikayemize dönelim.
“Hirrename” özetle şöyle:
Mart ayı gelmiştir.
Mahallenin kızlarından birisi-yani kedi kız-
Yanlış bir kediden
Bir marifet öğrenme sevdasına düşer.
“Kılavuzu ne olanın, burnunun şeyden kurtulmadığı” misali,
kedide uygunsuz hareketler görülmeye başlar.
Damlardan kiremitler dökülür,
tıkırtıdan bir çok insanın keyfi kaçar.
Nice dertlileri gece uygusundan mahrum eder.
Özellikle de “yabani kedi” gibi,
efendisinden izinsiz
öğrenme ve güzel konuşma yoluyla
flört ve üreme derdine düşer.
Bütün bunların sonunda birkaç kez aleme rüsva olur.
Halini halka arz edip af dilemek,
suçunu küçük göstermek derdine düşer
“kedi ne budu ne” der
“hubbu’l-hirreti mine’l-iman = kedi sevgisi imandandır” der.
müptela olduğu trajik korkulardan kurtarması
ve aciz rütbesini kıskanılan kedi durumuna getirmesi için
dilekçesinin altına da
“Eski cariyelerinizden Pamuk kızı Tekir”
adını yazarak efendisinden ricada bulunur.
Olay bu
Kedi itibarını kazanır mı,
Halk huzura kavuşur mu
Damlar zarar görmekten kurtulur mu
Bilinmez.
Ama.
Hazır Mart ayından.yeni çıkmışken.
Hazır on yıldır bir kedi, ülkenin altına üstüne getirmişken,
muhaliflerine, olmadı dün işbirliği yaptıklarına rahatsızlık verirken
ve bir büyük makama halka arz saati -seçim-gelmişken,
halka arz durumunun sorunlarını da “kediye” yüklemişken,
sanırım olayları bir daha gözden geçirmekte fayda var.