Bir rivayete göre Antakya kıyametten kırk yıl önce batacakmış.
Nedenini? Niçinini? Nasılını bilmem.
Rivayet böyle
Olur mu? Olmaz mı?Onuda bilmem.
Lakin Hatay hava alanı hizmete girişinin birinci yılında battı. Sular altında kaldı.
Bu gerçek.
Kışın kış gibi yaşandığı, neredeyse son elli yıldan bu yana yağmadığı kadar karın,yağmurun yağdığı, sovuğun hissedildiğiı kışta “Yapılmasın diyenlere inat” yapılan havaalanı sular altında kaldı.
Tabiatla inatlaşmanın, tabiatı bir mirasyedi edasıyla har vurup harman savurmanın kimseye bir faydasının olmadığı görüldü.
Gölü kurutmanın, gölü kurutup tarla yapmanın,tarlayı havaalanına dönüştürmenin, sınırsız betonlaşmaya zemin hazırlamanın kimseye bir faydasının olmadığı da görüldü.
Tabiatı tahrip etmenin kısa dönemde birtakım faydaları olsa da” İntikamın soğuk yenilen bir yemek olduğunu” en iyi tabiatın bildiği de,tabiatın insanın dostu olmasının tek şartının, herkesin “Tabiatın kurallarına” uymasından geçtiğide hem görüldü, inşaallah hemde anlaşılmıştır.
Anlamayanlara tabiat defalarca anlatır.Bıkmadan usanmadananlatır.
Lakin;
Her şey için daha geç olmadıan yetkililer hiç değilse “Yeşillerin” sesine kulak versinler de Hatay ve özellikle” Amik ovası” bir beton tarlasına dönüşmesin.
Unutulmasın ki bizden sonrada bu memlekette insanların yaşayacak.
Ve hiç kimsenin “Elleşme kene ıstıfıl olsun.”deme lüksünün olmadığı, bu coğrafyada yaşayan herkes tarafından kabul edilmelidir
Yoksa…