AH ANNE-2013-1

Duyduğumda

çok ilgincime gitmişti anne.

 

İlgincime giden şuydu.

Adam diyordu ki

insanoğlunun ömrü

namazsız bir ezanla,

ezansız bir namaz

arasındaki mesafedir.

 

Namazı olmayan ezan

ne ola ki anne,

niye ola ki,

hele ezanı olmayan namaz

nasıl ola ki.

 

Ezan;

namaza çağrıysa

bu ezana icabet edilmemesinin

sebebi ne ola ki.

Namaz

ruhsal ve bedensel

temizlenme değil mi anne.

Kulun rabbine yaklaşması değil mi ?

Öyleyse

ve yaklaşma,

yakınlaşma

bir çağrının

sonucuysa ki öyle

bu çağrısız icabet

tam da bir “davetsiz misafir”

hali olmaz mı anne ?

 

Kafam karıştı anne.

 

Allahtan adam

konuya açıklık getirdi.

 

Dedi ki;

çocuk dünyaya geldiğinde,

feryat figan,

gözyaşı ağıt içinde

bir aile büyüğü

çocuğun kulağına

ezan okur,

adını fısıldar

çocuğun kulağına,

okunan bu ezanın

namazı yoktur.

 

Aradan zaman geçer,

insanoğlunun

ömrü vefa etmediğinde

bu kez

bir musalla taşında

gene feryat figan,

gene gözyaşı ağıt içinde,

ayaküstü

alil acele

iki rekâtlık namaz kılınır.

Bu namazında ezanı yoktur.

 

İyi mi anne!

 

Düşünüldüğünde

ortada ne namazsız bir ezan,

nede ezansız bir namaz vardır aslında.

Aile büyüğünün kucağında

kulağa okunan ezanın namazı,

musalla taşında alil acele kılınan

iki rekatlık cenaze  namazdır.

 

Ve bu çağrıya

icabet edinceye kadar

geçen sürede

insan ömrüdür.

 

Kabul edilir ki

bu süre herkes için aynı değildir.

Lakin sonuç aynıdır.

 

Ezan

kulağa okunduğunda;

iyi nasıl olsa bunun namazı yok

diyerek pervasızca,

sorumsuzca,

bir miras yedi edasıyla

duyarsızca

davranma şansı yok insanoğlunun.

 

Er veya geç

ayaküstü o iki rekâtlık

namaz kılınacak.

 

Ya vaktinde kılınacak.

 

Ya vaktin cemi denilerek

biraz zaman kazanılacak.

 

Ya kazaya bırakılacak.

 

Ama kılınacak.

 

Anlayacağın ölümden öte köy yok anne

 

 

Author: Mehmet ÇEVİK

Bir yanıt yazın