YALAN

İlk kim, neden, nerede söyledi bilinmiyor

Ama yazılı belge olarak yalanı

Milattan önce sekizinci ve altıncı

Yüzyıllarda Homerosun Odessasında

Yazılı olarak rastlandığı söyleniyor

Malum Odessa bir kahramanlık hikâyesi

Hikâye de kahraman yalan söylemek için

İki sebebin olduğunu ifade eder

1-Hayatta kalmak

2-Söylenilen yalandan zevk almak

Birincisi ne kadar masum ise

İkincisi de o kadar sıkıntılı

Hayatta kalmak için söylenen yalanı

Kişinin hayatta kalması ya da

Muktedirin iktidarda kalması şeklinde

Anlamak ve yorumlamak mümkün

Homeros kahraman olarak kendisinin

Hayatta kalmasını ifade ederken

Platon MÖ 428/347 daha bilimsel bir zeminde

Muktedirin iktidarda kalmasını dile getirir

Der ki; devleti yönetenler, toplumun yararı için

Topluma yalan söyleyebilirler. Al san bir kaya

O gündür bu gündür siyaset bu hakkını

Her türlü şart altında bol, bol kullandı, kullanıyor,

Muhtemeldir ki bundan sonrada kullanmaya devam edecek

İkinci sebep ise söylenilen yalandan zevk almak

Bu tamamen bir yaşam biçiminin yansımasıdır

Bu yansımayı 20.yüzyılda “Zeytindağı” kitabını yazan kişi

Kitapta sözü geçen coğrafyadaki hatıralarını anlatırken

Diyor ki burada “harf biter, kelime biter, cümle biter

Ama yalan asla bitmez” ve ekliyor

“Burada tecvitle söylenen yalan

“ayet” etkisi yapar. O derece

Doğuda ayet etkili yalan söylenirken

Batıda da başarı için “her yol mubah” diyen

Makyavelli yalanı bir “sanat” haline getirir.

Tarih 1555’lerdir,

Yalan söyledikçe “burnu” uzayacak

Roman kahramanın doğmasına-1881-

Yalan “makinesinin” icadına ise -1959-

Daha çok zaman vardır

Batı Makyavel rağmen yalanı

Toplumun dışında tutmaya çalışır,

Yalancıları ötekileştirir, o kadar ki

Mesleği icabı yalan söyleyen kişileri

Aktörleri, hırsızları, sahtekârları ve büyücüleri

Öldükleri zaman şehir duvarlarının dışına gömerler

Bu yalancıyı toplum dışına itmenin bir tezahürü olsa gerek

İslam ise bakara 10. ayette

“Onların kalpleri hastalıklıdır” derken

Hastalığın ne olduğunu da

Şuara 223.ayette “bunlar

(şeytanlara) kulak verirler” diye açıklar

Görüldüğü gibi bütün dinler yalanı reddeder

Ama bütün dindar! İçin aynı şeyi söylemek

Mümkün görünmemektedir

Tarihi süreç gösteriyor ki;

Odessa’yla belgeli hale gelen yalan,

Makyevelle birlikte sanata dönüşür

İstatistikle bilimsel bir kisveye bürünür

Günümüzde ise sanal gerçeklik adıyla,

Gerçekle – yalan özdeşleşir

Yalan, artık önüne

“sanal” eklenen bir gerçekliktir,

Netice-i kelam

Toplumsal desteği olmayan gerçek, yalan

Toplum tarafından ilgi gören yalansa, gerçektir

Bilinen laftır; yalanın -Türkiye hariç-

Bir şekilde ortaya çıkmak gibi huyu vardır

Bilsen ne olur bilmesen ne olur

Ne demiş atlar

“O yalan bu yalan

Birazda sen oyalan.”

Author: Mehmet ÇEVİK

Bir yanıt yazın