Ben tarihçi değilim
Tarihi araştırmam araştıramam
Ben tarih öğretmeniyim
Tarihle ilgili ulaştığım bilgileri aktarırım
Tarihçi kemal Karpat
Türkiye’nin kısa tarihi
Adı altıda
1800 yılından 2012 yılına kadar
Bu coğrafyada yaşananları anlatmış
Bende hocanın boş bıraktığı
2012 ve sonrasını
“Cardın’ın şeyinin denize fayda
Olacağı düşüncesiyle yazmaya karar verdim
TANZİMAT DEVRİNİN SONU: SULTAN
ABDULAZİZİN SALTANAT (1861-1876)
Kemal Karpat 1800-2012 yılları arasını
Kısa Türkiye tarihi adıyla yazmış.
Kitabın başlıktaki adıyla yazılan bölümde
Hoca diyor ki:
Bu devrenin başlıca üç önemli meselesi
Şu şekilde sıralanabilir.
1-Tanzimat reformlarına devam edilip edilmeyeceği
Türkiye’nin Avrupa birliği ile
Bir uyum sorunu yok
Avrupa’da serbest dolaşım için
Avrupa birliği tüm hazırlıklarını yapmış
Haziran’ın gelmesini bekliyor
Haziran geldiğinde
Serbest dolaşımı elimize verecekler
2-devlet idaresinde Saray ve Babıâli arasında kuvvet
Mücadelesinin ne sonuç vereceği
Devlet idaresinde
Sarayla- Çankaya arasında
Herhangi bir güç mücadelesi de yok
Allaha şükür her şey
“kardeşlik hukuku”
Çerçevesinde devam ediyor
Gerçi iktidarların
“Kardeşlik hukuku” hep
“kardeş katli” çizgisinde seyretmiştir
Ama olsun
3- Avrupa’dan alınan borçların ne şekilde ödeneceği
İmf ye borç verecektik kısmet değilmiş.
Dış borçlar almış başını gidiyor olsun
Avrupa birliğiyle kayserimi at mı ne
bir pazarlığın içindeyiz ama ne olduğunu anlayamıyorum
Görüldüğü gibi
Allaha şükür
Bu sorunların hiç biri bugün söz konusu değil
SULTAN ABDULHAMİD DÖNEMİ
1876-1908
DIŞ POLİTİK GELİŞMELER
Hoca diyor ki 2. Abdülhamid’in ilk altı senesi
Dış olaylar ve toprak kayıplarıyla geçmiştir
“Dış olaylar batının
Osmanlı üzerindeki emelleri”
Bob eşbaşkanlığı, komşularla sıfır sorun
Arap baharı stratejik derinlik yeni Osmanlıcılık
Ve arap toplumların numayişleri arasında
Başlayan dış politika serüveni
Sıfır komşu,değerli yalnızlık
Denize düşen yılana sarılır noktasına geldik
Toprak kayıpları da
“Ülkenin batısındaki
Din ve kültür hürriyeti
Diye başlayan
Bağımsız devlet olarak
Tamamlanan olaylardır”
“Balkan milletlerinin kalkışmaları
Sonuç olarak balkanların
Kaybedilmesiyle neticelenir”
Azınlık hakları söylemi bu kez doğuda
Yoğunlaşır
Terör alır başını gider
Yoplum tam bir ver kurtul noktasına itilmeye çalışılır
Siyasetinde niyeti sanki bu
“Fransa ve İngiltere’ye karşı
Yeni büyük güç olmak isteyen
Almanlarla ilişkiler geliştirilir”
Almanlarla iyi ilişkiler gene canlanır
Alman başbakanı merkel artık kankamızdır
“İngilizlerin Kıbrıs meselesine
Müdahil olma yolu açılır”
Biz kıbrıstan elimizi eteğimizi çekme
Konumuna konuşlanırız
“Yunan hükümetlerinin
-Genişleme- emelleri
1897 Yunan savaşına yol açar”
“çok kısa süren bu savaşta
Yunan ordusu
Ağır bir hezimete uğramakla beraber
Osmanlı devleti
Savaşta kazandığını masada kaybetmiş”
Yunanistanın genişleme emelleri
16 ada bir kayalığın yunanistana terki
ile devam eder
artık savaşmadanda masada kaybetmeyi
ve kamuoyunu ikna etmeyi öğrenmişizdir
Hoca
“masada kaybettik ama
Kazanılan bu savaş
Hem halkın moralini düzeltti
Hem de islam âleminde
Osmanlının itibarını arttırdı”
Diyor cümleyi şöyle bağlıyor
“1897 Yunan savaşı bir ülkenin savaşta
Kesin bir mağlubiyete uğradıktan sonra bile
Masa başında galip getirildiğinin
İbret verici bir örneğini teşkil eder”
Halkın morali çok iyi
Uluslar arası mutluluk endeksine
Tahmin edilmeyen yerlerdeyiz
Çünkü devlet başkanımızın
Giderse devletinde gideceğini biliyoruz
Devlet gitmesin diye devlet başkanımıza
Bağlılığın huzurunu yaşıyoruz
SOSYO EKONOMİK DÖNÜŞÜM VE GÖÇLER
“Osmanlı toplumunun bünyesinde
Önemli değişiklikler meydana getiren
Ve derin yaralar açan hadiselerden
Belki en önemlilerinden birisi göçlerdir”
yaranın derinliği henüz belli değil ama
Ülke bir göç akınının tam göbeğinde bulunuyor
Kaybedilen her toprak
Anadolu’ya yeni bir göç dalgasının
Başlaması demek olmuştur
Kırımdan balkanlardan
Binlerce milyonlarca Müslüman
Anadolu’ya akın etmiştir
Arap baharı hazana dönüşünce
Anadolu tam bir arap göçüne maruz kaldı
“1850 1900 yılları arasında
En az beş milyon insan göç etmiştir
Bu rakam o tarihteki Müslüman nüfusun
Yüzde otuzundan fazladır”
Son beş yılda üç milyon arap anadoluya geldi
Bu henüz nufusun yüzde beşi
Yani otuza daha çok var
Telaşa mahal yok
Bu nüfus hareketlerinin sonucu ne oldu
“Osmanlıda Müslüman nüfus
Hıristiyan nüfusa göre artmıştır”
Türkiyede arap nufus artmış oldu
Sorun Araplık falan değil
Sorun konuşmaya siyasilerin 36 etnik kimlikle başlaması
Kürt kartından sonra birde arap
Kartı ile karşılaşma ihtimali
“Devlet idaresi ve müesseseleri ile
Avrupalılaşmaya çalışırken
Ortaya çıkan yeni şartlar
Devletin İslami karakterini
Daha da güçlendirmiştir”
Avrupa birliği ile görüşmeler devam ederken
Toplumun İslami görüntüsünün
güçlenmesi
“Miri arazinin bir kısmı
Özel mülkiyet haline gelmiştir”
Kamu mallarını özelleştirilmesi
Bu olumsuzlukların yanında
“Modern tarım konusunda,
Yeni tarım ürünlerinin
Üretilmesi konusunda
Tarım Sektörünün
Kurumsallaşması ve millileşmesi konusunda”
Gelişmeler yaşanmıştır
Bu gelişmeler
Ülke ekonomisinin canlanmasına yol açmıştır
Tarım ve hayvancılık bitirilmiş
Özelleştirmelerle ekonominin
Millilik vasfı silinmiş
Beton ormanları ve nesebi sahih olmayan paralarla
ülke ekonomisinin canlı görünmesine çalışılmıştır
MEŞRUTİYET VE YENİ SİYASİ HAYAT
“Ekonomideki bu hareketlilik
Siyasi akımlarda da bir canlılık yaratır”
Ekonomik liberalizmin tavan yapması
Siyasal libetralizmin
canlanmasını isteyenleri
harekete geçirir
En başta ilk anayasa hazırlanır
Kabul edilen bu anayasa
“Geniş çapta Mithat paşa
Ve kısmen ona yardımcı olan
“Genç Osmanlıların” bir eseri olduğundan
Onların felsefe ve görüşlerini yansıtır”
Anayasa değişiklikleri gündeme gelir
İlk anayasanın esas getirdiği yenilik
“Temsil fikri idi eski usuldeki
“şura” ve “meşveretin”
Meclisi Mebusan tarafından yapılarak
Halkın yönetime katılması fikri yaygınlık kazanmış”
Anayasada siyasal liberalizmin mi
Türk usulü başkanlığınmı
Olması gerektiği konusunda sorun yaşanır
Ama
“parlamentodan beklenen
Uyum gerçekleşmeyince
Sert bir muhalefet ortaya çıkınca
Memleketin içinde bulunduğu
Savaş felaketi göz önünde bulundurularak
14 Şubat 1878 günü meclis süresiz
Tatil edilerek eski idare tarzına dönülür”
Parlementoda sonuç çıkmaz
Seçim yapılır
Muktedirler yenilince muhalefete düşünce
Seçim kabul edilmez
Bir hay huy içinde yeni bir seçime gidilir
Bir şekilde parlementoda çoğunluk elde edilir
Bu dönemde
“Meşrutiyetin mimarı
Mithat paşa sürgün edilir”
Bu dönemde muktedirler
Yanlarındaki liberalleri uzaklaştırırlar
“Halkla devlet arasındaki bağı
Güçlendirmek adına
İslamcılık Politikası takip edilir
Bu politikanın uygulanması için
Maddi tedbirler alınır”
Halkı devlete daha da ram etmek için
Millici ve daha etkili İslamcı politikalar
Takip edilir
“Devletin hizmet esası üzerinde çalışacak
Bir bürokrasinin temeli atılır”
Partiye hatta kişiye hizmet eden
Bürokrasinin güçlenmesi sağlanır
“Din ilk defa Osmanlı toplumuna
Yön veren- ideolojik -bir temel haline gelir
Arap dünyasına karşı büyük bir yakınlık gösterilir.
Din ilk defa Türkiye cumhuriyetine
Yön veren- ideolojik -bir temel haline gelir
Arap dünyasına karşı büyük bir yakınlık gösterilir.
Bütün bunların
“İslam dünyasının bilinçlendirmek”
“Halifelik nüfuzunun kullanıldığını göstermek”
“Ülke içindeki İslamcılığı
Evrensel Panislamizm’den üstün tutmak
Suretiyle Osmanlı devletini
Güçlendirmeye yönelik realist bir politika,
Abdülhamid’in politikası olmuş”
Bütün bunların
İslam dünyasını
Kontrol edilebilir bir kriz ortamına sokmak
Ülke içindeki İslamcıları da
Radikal islamın destekçisi haline getirerek
Türkiye cumhuriyetini batının
Menfaatlerine hizmet eder duruma getiren
Gerçekten uzak tamamen
Hayallerin gerçekleşmesine yönelik
Popülist bir politika siyasi kadroların politikası olur
“bu politika Halkla devletin
Tek vücut olmasını kolaylaştırmıştır,”
Bu politika devleti güvenliğini
Milletin bölünmezliğini tehlikeye sokar
Son hüküm
“Meydana gelen bu dayanışma
Bir taklit olmayıp
Zamanın siyasi şartlarına
Cevap verebilecek
Realist bir tedbir idi”
Son hüküm
Yaşanan bu politika
Batı uygarlığının dünyayı
Yeniden yapılandırma
Amacına hizmet eden
Popülist bir politikadır
İTTİHAT VE TERAKKİ DÖNEMİ
1908-1918
Üç paşa üç hamlede
Altı yüz yıllık imparatorluğa
Şah çekti ve mat etti
On yılın özeti bu
- DEVRE OYUN KURULUYOR
1908-1909
“Halka siyasi hürriyet vermeyi
Birliği ve devletin bağımsızlığını
Kuvvetlendirmeyi
Vatandaşları
adalete uygun vergilendirmeyi
savunuyorlardı”
ittihatın kimlerle ve terakkinin
nasıl olacağının ve nasıl sağlanacağının
bilinmediği bu suya sabuna dokunmayan
dönem batılılar tarafından
“siyasal ve sosyal ilerleme olarak değil
iç zaaf ve dağılma belirtileri olarak görülüyordu”
2.DEVRE ŞAH
1909-1913
“31 mart olayı zaten
Tam anlamı ile teşkilatlanmamış olan
İtthatçıları darmadağın eder”
“13 kasım 1909 açık olarak
İk,nci kogrelerini topşamışlar
Yurdun her tarafındaki şübeleri bu kez
Açıkolarak parti şübesi şeklinde faaliyet göstermiştir”
“31 mart vakası diğer partilerin
Dağılmasına yol açtığı için
İttihatçıların karşısında
Osmanlı demokrat fırkası hariç
Ciddi bir huhalefet kalmamıştı”
Bu baülamda
“1876 anayasası üzerinde değişikliklere gidilir”
Babı ali baskınından sonra kabinede üç bakanla ittihatçılar temsil adilir”
Bu dönem iktidara tutunma dönemidir
Bu dönem trablusgarpın bu dönem balkanların kaybedildiği dönemdir
3.DÖNEM VE MAT
19013-1918
1913 yılında ittihatçılar tam anlamıyla
Siyasi parti haline gelir
Savaş dahil her kararı artık
Kimseye danışmadan üç paşa almaktadır
1.Genel savaşa katılma kararı yla
İlk defa Osmanlı ordusu yabancı bir devletin
Emrine girmiş olur
1918 yılında
Satranç masasından kalkan paşalar
soluğu Yurt dışında alır
İNKILÂPLAR DEVRİ
1923-1938
MİLLİ KİMLİĞİN YENİDEN TARİF EDİLMESİ
“Milli mücadelenin başarıyla sonuçlanmasıyla beraber
Sınırları belli toprak üzerine kurulmuş milli devletin
Gelişimi tamamlanmıştır.”
Lakin esas mesele rotada durmaktadır
O da bu milli devletin kimliği olan “Türklüğe
Nasıl milli ve modern bir siyasi veçhe verileceğiydi”
Şunun şurasında yüzüncü yıla birkaç sene kalmasına rağmen
Halen en önemli mesele bu
Ve halen bu meseleler üzerinden siyaset yapılmakta
İlmi bir temel olmadığı için tartışmalar
bir sonuç yaratmaktan çok
sorun yaratmakta bu da
ülkenin enerjisinin boşa gitmesine yol açmaktadır
oysa ki
millet tanımında öncelikli olarak bir ortak noktaya gelinmeli
hala millet kavramından bir topluluğu değil
bir inanç gurubunu anlayanlar var
benim milletim diyerek ama bu milletin
adını vermiyerek
Osmanlılardaki gibi inanç üzerinden
Bir millet tanımlaması yapılmaktadır
Oysa ki millet ile ümmet birbirinden ayrı
Ve farklı oluşumlar olması hasebiyle
Bu kargaşa sonlandırılmalı
Esas konuya geçilmelidir
Milletin tanımlanmasında esas alınması gereken
Irk mıdır kültürmüdür
Tarihi süreç ve cumhuriyet kurulurken yaşananlar göstermişti ki
Türk milletinin tanımlanmasında ırk değil
Kültür ön plandadır
1924 yılında türk ocaklarının kongresinde
Çoğunluğun kararı ile
Türk kavramı kültürel ve tarihi esaslara göre
Tayin edilmiştir
1931 yılında türk ocaklarını kapatılması
Yerine halk evlerinin kurulması anlayıştı değişikliğe gidilmiş
Irk üzerinden bir millet anlayışı
Hakim olmuştur ki bunda mutlaka o tarihlerde
Avrupada güncel olan ırkçı siyasi oluşumların etkisi olmuştur
SİYASİ VE İKTİSADİ GELİŞMELER
1928-1938
Bu onyılık dönem,daha sonra yaşanacak
Diğer on yılları etkileyen dönemdir
Dönemin en büyük özelliği
Cumhutiyet halk fırkasının
devlet partisi haline gelmesidir
bu süreçte Atatürkün
cumhurbaşkanlığı makamında olmasının
serbest fırka girişiminin başarısız olmasının
ve Türk ocaklarının kapatılmasının
etkileri vardır
halk fırkası ve ismet paşa
1931 yılında
“parti proğramını köklü olarak
Değiştirerek partinin temel ideolojisinin
Cumhuriyetçilik ,milliyetçilik,halkçılık
Laiklik,devletçilik ve inkilapçılık olduğu
İlan edilmiş,bu ilkeler 1937 yılındada
Altı ok şeklinde sembolleştirilerek önce parti amblemi
Halini almış sonra anayasaya konulmuştur.”
Bu gelişme bir yandan devlet partisi kavramının
Yerleşmesine yol açarken
Bir yandanda devletin ideolojisinin
Değişmesinin başlangıcı olmuştur
İdeolojik değişim
Bu altı ilkeden bazılarının
Önceliklerinin yer değiştirmesi ile gerçekleşmiştir
1919 sonrası kuvvacılar
Milliyetçiliği ve halkçılığı
Öncelikli sayıp bunun sonucu olarak
Cumhuriyeti tesis etmişken
1930 dan sonra ismet paşa
Cumhuriyetin olmazsa olaz ilkesi
Haline laikliği koymuş ve neredeyse
Cumhuriyet eşittir laiklik noktasına gelinmiştir
Aslında gelinen bu nokta
Var olan bir milletin üzerindeki küllerin
Silkelenmesi ile yeniden dirilişi hareketini
-Ki bunu türk ocakları yapıyordu-
Sıfırdan yeni bir ulus yaratma hareketine
Dönüştürmüştür.
Bu hareketi öncülüğünüde
Halk evleri üstlenmiştir
Yeni bir ulus yaratmak
Belki mümkü lakin
Kadim bir milleti yok sayarak
seni yeniledim demek
kolayda değil mümkünde olmamıştır
bu zaman zarfı içinde
dünyadaki gelişmelerinde
desteklediği devletçilik anlayışı
inkılapçılığın milliyetçilik ve
halkçılıktan değil laiklikten kaynaklanması
toplumsal bir hoşnutsuzluğun
ortaya çıkmasına giderek yoğunlaşmasına
sebeb olmuştur
yeni ulus yaratma hevesi
iki sakat mantık üzerine oturtuldu
1 kadim milletin dününü büyük bir bölümümnün
Yok sayılması
2-yeni rejimin laiklik temeline oturtulması
“laiklik,beklide içinde bulunulan şartlar
Dolayısıyla ne millete doğru dürüst anlatılablmiş
Ne de laik olmanın şartları yerine getirilmiştir.”
Millet anlayışındaki eksiklikle
laiklik anlayışındaki sakatlık
daha sonraki yıllarda
toplumun enerjisini boşa harcayacak
bir temel sorun alanı yaratmıştır
İNÖNÜ DÖNEMİ VE DEMOKRASİYE GEÇİŞ
1938-1950
Hoca diyorki
Atatürkün yerleşmesini istediği çok partili
Demokratik hayat Türkiyede başlamıştır.”
Asıl soru şu başlayan demokratik hayat
Atatürkün istediği kalitede bir demokratik hayatmıydı
1946-2016 tarihleri arasında yaşananlara bakıldığında
Evet demek mümkün değil
1946 da başlayan ve devam eden süreç
Atatürkün gençliğe hitabesinde belirttiği
“Hattâ bu iktidar sahipleri
şahsî menfaatlerini,
müstevlilerin siyasi emelleriyle
tevhit edebilirler”
noktasında bir gelişme
küresel güçlerin ihtiyaçları
ülkenin içinde bulunduğu iç ve dış
sorunlar bu gelişmeyi mümküm kılmıştır
toplumsal ihtiyaç ve milli irade
söz konusu olmadığı için
bir demokratikleşme sürecinden çok
yönetilebilir kriz ortamı yaratma hareketidir
bun yüzden 1946 2016 arasında ne kalkınma
yapısal bir güç olabilmiş nede millşi birlik ve beraberlik
konusunda bir adım atılabilmiştir.
Ülkenin 70 yılı örtülü bir mandacılık anlayışı ile heba edilmiştir
Bu gerçeğin olabilmesini sağlayan gelişmeler
1-içerde siyasetin refah yaratmayan
Bir kalkınma modeli ile yanlış anlaşılan
Ve uygulanan laiklik ilkesi
2-dış politikada NATO güdümünde bir
Siyasetin güdülmesidir