19.ve 20. Yüzyıl başlarında tek tük görülen KENT TARİHİ MÜZELERİ 21.yüzyılın başında özel bir ad altında kurumlaşma noktasına geldi.
2004 yılında Seul de toplanan uluslar arası müzeler konseyi, gelişmeleri göz önünde bulundurarak kent müzeleri koleksiyonları ve etkinlikleri uluslar arası komitesini (CAMOC) u kurdu.
CAMOC un kurulmasından sonra kent müzelerinin kurulması, kurulmuş olanların ise genişletilmesi veya etkinleştirilmesi hızlandı.
Kent müzeleri konusunun böylesine gelişmesi veya yoğunlaşmasında; İletişimin geldiği noktanın, ulaşımda elde edilen gelişmenin, kent nüfuslarında meydana gelen önlenemeyen artışın ve kentlerde farklı kültür ve inançta insanların daha yoğunluklu olarak bir arada yaşamaya başlamasının rolü mutlaka vardır.
İnsanlar ortak yaşam alanlarını, sorun yaratarak değil, hayatı zorlaştıran sorunları çözerek genişleteceklerini anladıklarında şu şartları yerine getirmeleri gerektiğine karar verdiler
1. Kentlilik bilincinin oluşturulması gereklidir.
2. Ortak yaşama kültürü oluşturulmalı, varsa yaygınlaştırılmalıdır.
3. Kentin değerlerinin araştırıldığı, sergilendiği, tartışıldığı bir merkezin oluşturulması gereklidir.
İşte bu sebeplerden dolayı 2004 yılından sonra farklı adlarda da olsa kent müzeleri kurulmaya, olanlar ise bu işlevleri yerine getirecek özelliklere kavuşturulmaya başlanıldı.
Kent Tarihi müzeciliğinin ülkemizde ve özelliklede kentimizde kurulması oluşturulması elzemdir.
Antakyada böyle bir girişimin zorunlu olmasının iki sebebi vardır. Birinci sebep şehrin
Binlerce yıllık tarihi mirasa sahip olması,
olağanüstü tabiat güzelliklerini barındırıyor olması,
ortak yaşama farklılıkları bir arada barındırma geleneğinin olması,
şehirleşmenin yoğun olarak yaşanması,
şehrin turizm açısından potansiyel olarak görülmesidir.
İkinci sebep ise Antakyanın tarihi, kültürel ve doğal zenginliklere karşı takındığı umursamaz tavırdır.
Bu iki sebep Antakya da “kent tarihi müzesinin” kurulmasını acil hale getirmektedir.
Bu sorunun yeni müzecilik anlayışı ile çözülmesinin mekânı ise “KURŞUNLU HANDIR.
On yedinci yüzyılda yapılan ve izbe değilse bile harabe olan mekân aslına uygun olarak yeniden düzenlenmeli ve çağdaş bir kent müzesi haline getirilmelidir.
KURŞUNLU HAN kent müzesine dönüştürülüp; hem koleksiyonların korunduğu, hem de hayata dair değerlerin yaşatılarak yarınlara taşındığı, insan odaklı bir müze haline getirilerek hatay insanı tarihe doğaya ve insana karşı sorumluluğunu yerine getirmiş olur.