Geç kalmış bir “On Kasım”
Ya da
Erken bir “Cumhuriyetin Yüzüncü Yılı” yazısı
Atatürkü önceleri ağlayarak sonraları anarak
Daha sonra anlayarak anmaya başladık
Sanırım geldiğimiz nokta yaşadığımız gerçekler
Bize Atatürkü yaşayarak anmanın
En doğru anma olduğunu dayatan zamanlardır
bunun da yolu Atatürkçülüğün doğru anlaşılmasıdır
Cumhuriyetin yüzücü yılına ramak kala
Atatürkçülüğü sınırları belli, kişileri belli,
Zamanı belli “altı ilke” üzerinden değil de
Daha geniş sınırlara, daha geniş kitlelere
Ve daha geniş zamanlara hitap edecek
“Muasır medeniyet seviyesine” çıkma
“Yurtta ve dünyada barışı” tesis etme
Ve bunlar için “muhtaç olunan şeyin”
Damarlarda dolaşan asil kan da olduğu
Gerçeğinden hareket eden
Ve bu nedenle
Gözü ileride olan
Sağcı solcu, dinci ateist
Herkesi Atatürkçü kabul eden
Bir anlayışın kapısını aralamalıyız
Diye düşünüyorum