‘SÜREYCİ’LER

 

Süreyci demirci adı.

(İyi kılıçları ona nisbet edip

“süreyci” derler.) miş.

 

Süreyci kabilesi Mekke de yaşıyor

Demircilikle uğraşıyor ve

Güzel kılıçlar yapıyorlar

 

Yapmış oldukları kılıcın biri de

Hz Osman’ın kullandığı, şu anda

Topkapı sarayında sergilenen kılıç

Kılıcın özelliği, sapında

‘Kayı’ damgasının bulunması

Buna dayanılarak deniliyor ki;

“Süreyciler kabilesi Türk’tür.”

 

Damga tamam, kayı tamam

Oğuz tamam, Türk tamam da

Mekke ne alaka…!

İlla bir alaka kurulacaksa

Şöyle bir zorlama olabilir.

 

 

Dördüncü yüzyılda Ortaasyadan

Dört bir yana yayılan Türklerin

Batıya, Hazar denizinin altından

Geçerek gidenlerin yolu

Buraya düşmüş olabilir.

 

Dahası oraya yakın kurulan

Bir Hun devleti de var: Eftalitler

Ak Hun devleti denilen bu devlete

‘Ortadoğu Türkleri’ diyenlerde var

 

Bu zaman da bu kabile

Oraya yerleşmiş olabilir

 

Başkanlarının adı da

Osman Bin Talha

Arap ismi

Ama deniliyor ki

Çok eski zamandan beri

Buraya yerleştiklerinden

Zamanla Türk adlarını bırakıp

Arap adlarını kullanmaya başladılar

 

Arap kaynaklarında da

Türklükleri hakkında bilgi bulunduğu

Söylenen kabilenin bir özelliği de

Kâbe’nin anahtarını ellerine tutmaları

Kâbe’nin bakımından sorumlu olmaları

 

Rivayet o ki

Mekke’nin Müslümanlarca

Fethedilmesinden sonra

Kâbe’nin Anahtarı

Osman Bin Talha’dan alınıp

Başka birine verilmek istenir

Yaşanan bu gelişme esnasında

“Emaneti ehline verin” mealinde

Vahi gelince Peygamberimiz

Anahtarın Talha’da kalmasını söyler

 

Müslümanlarca fethedilen bir şehirde

Müslümanlarca çok önemli olan bir mekânın

Anahtarının ve bakımının

Müslüman olmayan birine verilmesi

Müslüman olmayan Talha’nın

Müslümanlığı kabul etmesine sebep olur.

 

Süreyci –Türklük-ilişkisine

Hz Osman’ın kılıcı ve Osmanlılar

Arasında bir bağlantıda kuruluyor

 

Deniliyor ki

Kutsal emanetlerle sergilenen kılıç

Yavuz döneminde kutsal emanetlerle değil

Daha önceden Osmanlıların elindeydi

 

Şöyle ki

Kılıç bir şekilde Edebali’nin eline geçti

Edebali Osmanlının kuruluşu döneminde

O zaman adı Ataman ya da Orhun olan

Osman’ı karşısına alır ve derki

“Senin adın bundan böyle

Ataman ve ya Orhun değil Osman dır

Kurucusu olacağın devletinin adıda

Bu adla anılsın ” diyerek

Hz Osman’ın kayı damgalı kılıcını ona verir

 

Devlet olmakla Oğuz olmak

Arasındaki zorunluluk ile

Osmanlının kuruluş döneminde

Bilinmezliklerin yarattığı gri alan

Göz önünde tutulunca

Bu anlatının tarih mi?

Efsane mi?

Tevatür mü?

Yoksa yeni bir

“devlet yaratma projesinin”

hikâyesinin malzemesi mi?

Olduğuna karar vermek zor

 

Author: Mehmet ÇEVİK

Bir yanıt yazın