Cümle şuydu.
”insanların kişisel özgürlük alanlarına müdahale ederek
hayatı yaşanmazlaştırmayın”
Atatürk böyle düşündü.
Her şeyi yasayla değiştirirken bile,
kadınların giyim kuşamı konusunda:
“Onlar uygun olanı yaparlar”
diye düşündü.
Sadece kadınların
hak ve özgürlüklerini genişleten yasalar çıkardı.
Zamanla kadınlara
önce anne ve babaları,
eşleri, sonra siyasetçiler müdahale etti.
Sonra devlet baktı işler kötüye gidiyor
birde o müdahale etti.
Atatürk’ün yapmadığını yaptı.
Kadının kıyafetini yasaya bağladı.
Şimdi:
kadının kıyafetini siyasete alet eden görüş,
devlet olunca,
türban, bütün ağırlığıyla gündeme oturdu.
Ne adına?
Siyaset adına.
Asla din,
asla kadın özgürlüğü adına değil.
Çünkü :
Bütün zamanlara, mekanlara ve insanlara hitap eden bir dinin,
bir bölgenin
ve bir zamanın
ve de bir topluluğun örtünme biçimini
İslam adına bütün insanlara dayatması,
kendi gerçeğini
( bütün zamanlara hitap etme gerçeğini)
inkar etmesi anlamını taşır.
Bu yüzde giysiyi dayatan İslamiyet değil,
dini rant a dönüştürerek siyaset yapanlardır.
Topluma,
dine,
insanlığa zarar veriyorlar
Ve insanın aklına şu darb-ı meseli getiriyorlar.
”bizim gelin bizden kaçar,başını örter neyini açar”
Neyini ?