Anayasa değiştirmek için
Memleketi kan revan içinde bıraktık
Tarih, anayasaların
Olağan üstü dönemlerin ürünü olduğunun
Hikâyelerini anlatır.
Gidişte oraya doğru…
Bu Hercümerç içinde
Siyasi arenada dört kahraman var
Biri, çoğunluk partisi
Beştepe ile Çankaya arasında
Düşük profilli başbakan ya da
Parti başkanı eşliğinde
Büyük projelerin takipçisiyim diyor…
Sonrada şu “beni kandırdı” bu “beni kandırdı”
Söylemleri ile gündem oluşturuyor
Ülkeyi yönettiğini düşünüyor!
Tam bir “müdrik” olmayan “muktedir” durumu
İkinci parti cumhuriyeti kuran
Cumhuriyetle yaşıt parti
Partinin ilkeleri ile
Anayasada belirlenen
Cumhuriyet ilkeleri aynı
Partimi devlet partisi
Devlet mi parti devleti
Belli değil
Bu belirsizlik
Partiyi muhalif olamayan muhalefet
Konumuna getiriyor
Üçüncü parti
Dağda mı ovada mı?
Siyaset yapacağını kestiremeyen
İsa’ya da Musa’ya da yaranamayan
Çözüm olması gerekirken
Sorunun parçası haline gelen
“Parti görünümlü” siyasal organizasyon bile değil
Tam bir organizasyon
Dördüncü parti
Parlamentonun en eski ikinci partisi
Kendine muhalif
Kendi tüzüğüne uymakta zorlanan
Muhalefet yapmayı
Muktedirin yapmak isteyip yapamadıklarında
Ona yardımcı olmak şekline dönüştüren
Bir parti
Herkes tarafından kandırılan muktedirin
Tek kandırabildiği muhalif
Kısacası
Ortada parti yok
Görünürde olanlar
Parti görünümlü bir takım siyasal organizasyonlar
Bu yüzden
Kendi kişisel ya da ideolojik sorunlarını hemen çözen
Lakin
Varlık sebepleri olan halkın sorunları konusunda
“İpe un” sermeyi sanat haline getiren
Bir yapı söz konusu
Bu ahval ve şerait altında;
Sorun anayasa mı?
Yoksa
Partiler kanunu mu? bilemiyorum.
Biliyorum da
Söyleyemiyorum
Söylüyorum da
Anlatamıyorum.
Söz sanırım Mümtaz Turhan hoca’nındı
Hatırlayabildiğim kadarıyla şöyle diyordu hoca
“Geri kalmış ülke yoktur. İhtiyaçlarını önem sırasına koyamayan ülkeler vardır.”
Bilmem anlaşıldı mı?