Unesco 1994 yılından bu yana
5 Ekimi öğretmenler günü olarak kutluyor.
Bizdeki gibi çakma, yasak savma,
kendi kendine gelin güveyi olma şeklinde değil,
bilgi toplumu formatına uygun bir şekilde kutluyor.
Her yıl bir konu seçiyor ve bir yıl boyunca
o konuda faaliyet yapıyor.
2010 yılının konusu;
“toplumsal inşaa öğretmenle başlar.”
başlığını taşıyor
bilgi toplumuydu,
yeni dünya düzeniydi,
küreselleşmeydi,
veya füze kalkanıydı derken
insanın aklına bir sosyologun söyledikleri geliyor.
ne diyordu “Her yüzyıl kendi medeniyetini beraber getirir”
Yeni bir bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreğinde
UNESCO nun öğretmenler gününü” inşaa öğretmenle başlar”
başlığıyla kutlaması bir anlam taşımaktadır.
Taşımalıdır fakat kafama takılan soru şu
hangi öğretmenle
hangi toplum
ve nasıl
Niyazi yıldırım Gençosmanoğlunun bir dörtlüğü var
pek severim
“Gönlümün yarukları
Yakar karanlıkları
Fetheder dorukları
İndikçe öze doğru”
Dörtlüğün özeti şu
dorukların fethedilmesinin yolu
öze inmektir.
Öze inmek.
Düne gitmek.
Çözüme dünden başlamaktır.
Zaten tarihin bir tanımı bu değil mi.
tarih” ileri atılmak için bir adım geri çekilmek” değil mi?
bende bir adım geri çekildiğimde
1683 yılına gidiyorum.
2. Viyana kuşatması sırasında
düşman saflarında İtalyan asıllı bir kont var.
Osmanlı ordusuyla karşılaşıyor
hayran kalıyor.
hayran kaldığı yapıyı merak ediyor
ve incelemeye araştırmaya başlıyor.
1735 yılında araştırmasını tamamlıyor ve yayınlıyor.
Kontun uzun çalışmalarının sonunda vardığı kanaat şu.
diyor ki kont
“dünyada hızlı hareket eden bir millet hangisi denildiğinde
aklıma ilk gelen Türk ler olur.
Devlet hayatında, Askeri hayatta ve özel hayatta.”
Kontun bu tespiti doğru.
Bir hakkın teslimidir aynı zamanda.
Milletlerin mesafeleri adımla katettiği çağlarda,
hayatının merkezine atı yerleştirerek
mesafeleri kateden bir milletin evlatlarından bu beklenir
daha başka bir şey değil
Kontun ikinci tespiti ise
müfredatla ilgili diyor ki
“Türklerin eğitim şekli ağırlıklı olarak amelidir.”
Yani uygulamalı. Yani afakî değil
görülüyorki toplumsal gerçeği dikkate alan
bir eğitim anlayışı söz konusu.
Bu anlayış bir aşireti millet.
Bir milleti devlet,.
Bir devleti Cihan şimül imparatorluğa dönüştüren bir anlayıştır.
Aslında yeni kurulan cumhuriyeti
muasır medeniyet seviyesine çıkaracak gerçekte bu.
Lakin bir soruyu da aklımızın bir kenarında tutup
ona cevap aramalıyız
Soru şu
toplumsal inşaa madem öğretmenle başlıyor
o halde inşanın temeli öğretmen nasıl bir öğretmendir.
Bu sorunun cevabını bulmak için
bir adım daha geri çekiliyorum.
Bir adım daha geriye gidiyorum.
Bu defa elimde Bahaeddin Öğelin
Türk tarihinin gelişme çağları var.
O kitabında hoca Ortaasyadaki Türklerin
eğitim hayatını anlattığı bölümde diyor ki
Uygurlar öğretmen kelimesi yerine
“Boştuğcı” kelimesini kullanırlardı.
Boştuğcı ne?
Öğreten mi?
Ezberleten mi?
Terbiye eden mi?
Hiç biri.
Boştuğcı nın anlamı “teşvik” eden dir.
Teşvik eden.
Çocuğun içindeki cevheri ortaya çıkması
geliştirmesi için teşvik eden, destekleyen
Öğretmen boştuğcı,
müfredatı ameli olan bir eğitim sistemi
elbette”ilmi hür irfanı hür vicdanı hür nesiller yetiştirir”
o nesilde mensubu olduğu toplumu
“muasır medeniyet seviyesinin” üzerine çıkarır.