Allah adamı taş eder mi?
Eder
Etmişliği var
Helak eder mi?
Eder
Onunda örneği var
Peki, Rabbim neden
İnsanları “taş’a keser-döndürür-”
Helak eder
Önümüzde yaşanmış iki hikâye var
Birinci hikâye şöyle
Sodom ve Gomore
Tarih “fi” tarihi gibi
Nereden baksan
Milattan birkaç milat öncesi
Hani yaratılmışların
En şereflisi olan insanoğlunun
İkinci “en” vasfı var ya
Aşağıların en aşağısına
İnebilme ihtimali.
Bu ihtimal;
İnsanoğlu için
Yoldan çıkınca
Düşmeyeceği sapıklık
Ve yuvarlamayacağı çukurun
Yani “Esfel-i sâfilin”
Olmadığının habercisi.
İnsanoğlunun
“Esfel-i safilin’e” yolculuğunun
Birinci hikâyesi;
Şezum (Sodom) ve Omore (Gomore)
Yani Lut kavminin hikâyesi
Sapıklığın ve sapkınlığın
Doruğa çıktığı bu iki şehrin
Bir cümle ile
“Sodom’un günahı şuydu:
Kendisi de kızları da
Gururluydu, ekmeğe doymuşlardı, umursamazlardı.
Düşküne, yoksula yardım elini uzatmadılar.
Kendilerini beğenmişlerdi.
Önümde iğrenç şeyler yaptılar.”
İğrenç şeylerin açılımı
Sapıklık ve sapkınlıktır.
Sonuçta
Yer ve gök ateş saçar
Birbirine karışır
Sodom ve Gomore
Helak olur.
Aynı akıbet
Birinci binin başında
Pompei de yaşanır
Orada da insanoğlu
“Esfel-i safilin” yolculuğuna çıkar.
Romanın başında hükümdar olarak
Caligula vardır.
Ülkede sapıklık ve sapkınlık
Tavan yapmıştır
En olmaz şeyler olur hale gelmiş
Hayat “ahlaktan münezzeh zevkleri tatmak
Ve sınır tanımayan
Yeme içmeden ibaret
Olarak görülmeye başlanmıştır
Ortada tam bir Tevfi Fikretlik durum vardır
Hani şair diyor ya
“verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini…
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
O kadar yer ve daha
O kadar yemek isterler ki…
Yediklerini kuş tüyü ile
Kabarttıkları midelerinden
Kusarak çıkarır,
Yemeye devam ederlerdi
Sonuç aynı
Gene yer gök ateş fışkırır
Gene birbirine karışır evren
Arasında da insanoğlu taşa keser
Olanların bilimsel açıklamaları var
Ama sonuç şu
“Azma” eğilimi olan insanoğlunun
Azma sınırı, sınırsızlaşınca sonuç
Helak olmaya varıyor.
Tarih böyle diyor
Bunlar bildiğimden yazmıyorum
Böyle bir gidiş var demiyorum
Necip Fazılın şu şiirine bakıp
“Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina;
Evde cinayet, tramvay arabasında zina!
Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil;
Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil!
Ve ferman, kumardaki dört kıralın buyruğu;
Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu!
Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma!”
Sodom ve Gomore’yide
Fersah, fersah geçtik diye düşünmüyorum.
Sapıklık ve sapkınlığın
O dereceye ulaştığını
İddia etmiyorum
Her ne kadar
İnsanlar henüz
“Günah işleme özgürlüğü”
Talebinde bulunma aşamasında ise de
Her ne kadar sapıklıkta, adalet
Sapıkta “iyi hal” buluyorsa da
Her ne kadar sapıklık kurumsal
Bir hal almış gibi görünüyor
Ve muktedirler Görmeme
Hatta görenleri
Sapıklıkla itham ediyorlarsa da
Yani memleket
Ekonomik olarak
Haramiler ve haşhaşiler
Ahlaki olarak
Cinsel sapıklar ve siyasal sapıklar olarak
İkiye bölünmüş olsa da
Sonuçta;
Toplu bir “helak” olma
Ya da
“Taş kesilme” hali yokmuş gibi geliyor bana
Amma
Bütün bu olanların,
Toplumu, sonu belli akıbete
Götürmeden
Samimi Müslümanların
Yasin süresinin 29 ayetinde
“Sadece bir gürültü oldu,
Onlarda hemen sönüverdiler”
Dediği gibi
Yaşananları -şu gürültüleri-
Allahın sopası olarak görüp
Olup biten rezillikleri
-hemen söndüreceklerine-
Ve
Esfeli safilin yolundan
Eşrefi mahlûkat yoluna döneceklerine
İnanıyorum.
Her şeye rağmen
Müminlerin
Gönül gözlerinin açık olduğuna inanıyor
Post modern bir “Sodom ve Gomore”
Veya
“Pompei” yaşanmayacağını
Ümit ediyorum.
Malum umut fakirin ekmeği
Ye Memet ye