Hikâye malum
Padişahımız efendimiz
İran’a bir elçi gönderecektir
Lakin elçinin
Hakarete maruz kalacağı da kesindir
İstenmektedir ki
Giden elçi her şeye karşı
Şahın karşısında dik dursun
Devletin itibarına halel getirmesin
Böyle bir adam aranır
Bu topraklarda
Her türlü adam bulunur
Yeterki ne aradığını ne için aradığını bil
Bulunurda
Bulunan Muhsin çelebidir
Muhsin çelebi’yi saraya getirirler
Ben giderim der
Bir şartım var der
Şartı “her masrafın” kendisi tarafından
karşılanmasıdır
Çünkü “beni âdem”
Yani Çelebi
Bir 17 – 25 Aralık vukuatı yaşanmasın
Herhangi bir iletişim kazası olmasın istemektedir
Hazırlıklarını yapar yola koyulur
İran’da Şahın sarayında Çelebi’yi
Karşılarlar Şahın karşısına dikerler
Oturacak yer göstermezler ki
Elçi ayakta kalsın
Elçinin şahsında padişah ayakta kalsın
Osmanlı ayakta kalsın
Türk milleti itibar kaybetsin
“Beni âdem” renk vermez
Sağına soluna bakınır
Sırtındaki özel yaptırdığı
Pembe incilerle bezediği kaftanı çıkarır
Yere serer üzerine oturur
Fermanı okur
İşini bitirmiştir
Kalkar kapıya yönelir
Askerler yolunu keser
“Kaftanını unuttun” derler
Yerde serili olan pembe incili kaftanı
Yerden alır Çelebiye veririler
Çelebi bir kaftana bir askerlere bakar
Şaha döner
Bir Türk der “altına serdiği bir şeyi bir daha
Sırtına almaz “
Çıkar gider Muhsin çelebi
Bütün malını mülkünü servetini
Orada bırakarak
Ama
Bir ülkenin itibarına asla zarar
vermeyerek
Verdirmeyerek
Pembe incili kaftan
Kamu görevi alanlara iki kıstas koyar
1-Görev istenmez verilir
Bu aynı zamanda
devlet adamlığının
Kalitesini ortaya koyar
Sadakat ve biat mi?
Ehliyet ve liyakat mi?
Sorusunun cevabını
Oluşturur.
2- Alınan görevden rant elde edilmez
Yani kamu görevi yapıyorsanız
Ve dahi bunu Allah için yaptığınızı söylüyorsanız
Özellikle maddi durumunuz
Görev aldığınız tarihten daha iyi olamaz
Olursa o zaman o işi Allah için değil kişisel çıkarınız için
Yapmış olursunuz
Pembe incili kaftan kamu görevi isteyenleri mülakatın da onlara mutlaka sorulmalı