İnsanoğlu birlikte yaşamanın
Hayatı kolaylaştırdığını
Fark ettiği günden bu güne
Acaba bu kolaylaştırmanın
“En kolay yolu”
Nedir diye düşünmüştür
Bu soruya bulduğu cevap ise
“En iyi” yönetimi değil
“En az” kötü olanı bulmak oldu
Bulduğu da; demokrasiydi
Demokrasi denilen şey ise
Körün deveyi tarif etmesi gibi bir şey
Herkes dokunduğu kısmını dillendiriyor
Ortada deve yok
Devenin dokunulan kısmı var
Bu yarım yama laklıkta
İnsanoğlunun hayatı kolaylaştırma
Serüveninin eksik kalmasına yol açıyor
Çözüm; bilgi
Bilgi çağında
Yönetimin kalabalıklar tarafından
Belirlendiği denetlendiği çağda tek çözüm, bilgi
“Akıllı insanlar
Deneme yanılma değil
Yaşanmış tecrübelerden
Ders alma metodunu izlerler” KONFÜÇYUS
Dünkü komşum bilge
Böyle diyor
Bende bu bilgenin
Dediklerinden yola çıkarak
Atalarım bu konuda ne demişler
Ne tavsiye etmişler
Yaşadıklarından bize
Neler bırakmışlar diyerek
Düne bir baktım
Bulabildiklerimi
Bugünkülerin
Önüne sermeye
Belki ders çıkarılır ümidi
İle yazmaya karar verdim
İlk söz elbette
Hem “bir musibetten” sonra
Hem de dediklerini
Taşa kazıması sebebi ile
Bilge kağanın
Bilge kağan diyor ki
“Ey Türk Oğuz Beyleri!
Bu sözümü iyi işitin!
Üstten gök çökmedikçe,
Alttan yer delinmedikçe
Biliniz ki,
Türk milleti, Türk yurdu,
Türk devleti, Türk töresi bozulmaz.”
Bu atamın taşa kazıdığı güvence
İnanırım, güvenirim
Fakat bu güvencenin
İstisnası var
Eğer ki
“Bilgisiz, beceriksiz kağanlar,
Çinlilerin hilesine kanarsa,
Türk milleti, zengin ülkelerini kaybeder.
Türk kağanların cihanı tutan haşmeti maziye karışır.
Bu yüzden Türk yöneticileri köle,
Türk kızları da cariye olur.
Türk adı yerine Çince isim kullanılmaya.”
Başlanır
Bu bir “zillet” anıdır
Türk devleti tarih boyunca
Bu “zillet” anıyla defalarca karşılaşılmış
Ama bilge kağanın öngörüsü doğru çıkmış
Bu “zillet” anından bir şekilde kurtulmayı başarmıştır
Türk milletinin “musibetten nasihat
Çıkarma” gücü devreye girmiştir
Nasihati veren Dedem korkut
“Gönlüne benlik yerleşen kişide
Devlet olmaz.” Demiş
“Kara eşekbaşına başlık vursan,
Katır olmaz.” Demiş
“Erin ağırını, hafifini, at,
Gafil başın ağrısını
Beyin bilir.” Demiş
Ve eklemiş
“Bilesiniz ki,
Eski pamuk bez olmaz.”
Olmaz Hanım hey!
Beyim hey !”demiş
Demiş mi… demiş
Devlet adamı nasıl olur nasıl olmalı
Ve nasıl olmamalının hikâyesini anlatmış
Anlaşılmış mı?
Ben bilmem
Gördüğüm anlaşılmadığı
Üzerinedir
Anlaşılsaydı
Ölüm döşeğinde, Anadolu’yu
Bize vatan yapan Alparslan
“Ordumun çokluğundan, gücünden,
Askerlerimin coşkusundan,
Altımda yerin titrediğini hissettim
Ve kendi kendime;
-Ben dünya sultanıyım,
Bana kimsenin gücü yetmez.– dedim.
“Bu gurur yüzünden,
Şimdi bu aciz duruma düştüm.”
Dermiydi
Birilerinin birilerine o sultanlar çağında
O hanedanlar çağında bir şeyler demeliydi
Hiç değilse daha önce denilenleri dillendirmeliydi
Demeliydi ki
Gurur, kibir, hırs bir frene gelsin
Padişahım mağrur olmasın
Kendinden büyük Allahın olduğunu bilsin
Demeliydi. Nitekim dedi
İlk denemeyi
Osman Gazi oğlu Orhan’a
Vasiyeti olarak yaptı. Dedi ki;
“Ey oğul!
Daima herkese iyilik ve ihsanda bulunasın.
Nerede bir ilim ehli duyarsan ona ikbal gösteresin,
Yumuşak davranasın ki, âlemi adaletinle şenlendiresin,
Böylece memleket işlerini noksansız göresin
Anlamadığın konuları âlimlerden öğrenip yapasın.
İyice bilmediğin hiçbir işe başlamayasın.”
Demokrasinin hele ki ileri demokrasinin
“İ” sinin bile olmadığı
Hanedanların hüküm sürdüğü
Hakanın “iki dudağının” arasından
Çıkanın “kanun” sayıldığı çağda
Ki daha torba yasa icat edilmemişti
“Benliği” yenmenin yolu bilim
Bu yolun hancısı da âlimlerdi
Dünyaya hâkim olmanın yolu
Önce kendine hâkim olmaktan
Ve dahi insanı korumaktan kollamaktan geçiyordu
İnsan varsa devletin varlığının
Bir anlam ifade edeceğinin bilincine varmaktan geçiyordu
Bu bilinçle o piri faninin Şeyh Edebalinin dediğini;
“Bey Memleketten öte değildir.
Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz”
Diyebilmekten bunu beye dinletebilmekten geçiyordu
O vakit;
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” demenin bir anlamı olurdu
Yoksa her şey; Laf-ı-güzaf
Yani: Güzelde olsa laf
İnsanı yaşat demek
İnsanı olduğu gibi kabul et demek
“Senden benden” diyerek ayırmamak ötekileştirmemek
Farklı olana benim gibi olmayana rıza göstermek demekti
Timur Han
Ki zalim ki gaddar ki merhamet yoksunu
Ki barbar ki istilacı
Bu hususta diyor ki
“Herkesi iyice tanımaya gayret ettim.
Leh ve aleyhime olanlarına bakmadım,
Askerlerime daima saygı gösterdim.”
Devlet başkanı budur
Lider budur
Sadece kendi milletini kendi yandaşını değil
Yetmiş iki milleti bir gözle
Görebilme erdemini gösterebilmektir
Ayırıcı değil kucaklayıcı olmaktır
Çağ hangi çağ yönetim şekli ne olursa olsun
Devlet adamı budur Böyle olmalıdır
Böyle olması içinde beyin
Akşemseddinin
“Hiç kimseye kızmayın, eziyet ve cefa etmeyin.
Kendinizi methetmeyin, Kimsenin kalbini kırmayın.
Daima edepli, hoş görülü, cömert olun..Unutmayın ki
Hiddet ve kin, gören gözleri kör eder.”
Şeklindeki öğüdünü bilmek
O öğüde uyacak edebe sahip olmaklığı gerekir
Uyulursa Bilge kağanın dediği olur
Türk devleti Türk töresi bozulmaz
Ama
İstanbul un fethinden sonra
Fatih bir din görevlisi ile
Karşılaştığında
“Aziz Peder! İstanbul, bir gün gelir de
bizim elimizden de çıkar mı?”
diye sorduğunda
Papaz;
” İçinizdeki fesatçılar, düşmanlar, kendi çıkarlarını düşünüp,
devleti soymaya kalkarlarsa ve birde
taşınır, taşınmaz mallarını yabancılara satıp,
onlardan medet umar duruma düşerlerse,
o zaman İstanbul bir başkasının eline geçer”
der
bugün papazın “olursa” dediklerinin
olduğunu görüyoruz
ve olmaması gereken olanlar
inanç değerleriyle ile perdeleniyor
İtiraz edenler ise iftiralarla lekeleniyor
Bu ahval ve şerait içerisinde
Aklıma gelen tek şey
Keçeci zade Fuadın
“Bana dinsiz diyenler,
dini anlamayan, istismarcılardır.” haykırışı
Bu haykırışı ciddiye alıp
Atatürk ün dediklerine kulak vermeliyiz
Ne diyor Mustafa Kemal
“Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa,
Ey Türk Çocuğu, O kabahat da senin değil,
Senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur.
Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! .. Bu belli.
Fakat zekânı unut! .. Daima çalışkan ol…”
“Turks, meals, work, trust”
Osmanlıcasını bulamadım