KÜRESEL ÇIKARLARI HEDEFLEYEN SAVUNMA

Türk milletinin sıfatlarından biri: ordu millettir. Bu sıfattan kasıt disiplinli olmak ve her daim tehlikeler karşısında uyanık olmak anlamını taşır.

Her daim tehlikelere karşı hazırlıklı olmak türkün hayat tarzından kaynaklanmaktadır. Atlı kültür dediğimiz yaşantı biçimi bunu gerektirmektedir. Tarihin daha ileriki dönemlerde yurt edinilen coğrafyanın ki Anadoludur bir milletler mezarlığı olması böyle bir uyanıklığı gerektirmektedir

Disiplin ise askeri zapturapt anlayışını değil kurallara uymayı ifade etmektedir ki buna sosyal disiplin demek doğru olur

Türk milletinin bu sıfatı tarih b.oyunca yaşadıkları bize günümüz için şöyle bir mesaj vermektedir.
Türk için millet demek devlet demektir devletin zeval görmesi milletin sefil olması anlamını taşır
Bu fasit daire sonuçta ordu millet kavramını doğurmuştur.

Anlaşılmaktadır ki ordu Türk milleti için var olma veya yok olma meselesidir. bu hayatiyeti başarılı kılan ise Türk milletinin farklı zaman ve coğrafyalarda yeniden yapılanmasını bilmesidir bu yapılanma kültürel siyasal ekonomik askeri olabilir. olmuşturda bu olmuşluğun delili Hunlar Göktürkler Uygurlar Selçuklular Anadolu Selçukluları osmanlılar ve Türkiye cumhuriyetidir

Bu sonuncusunda işler başında normal seyrinde giderken 1950 yılında büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanmıştır.
1950 yılında dünya yeniden yapılandırılırken. Hâkim uygarlık dünyayı soğuk savaş dönemi için düzenlerken coğrafi konumu sebebiyle Türkiyeyi de gündemine almış, komünizme karşı bir pakt oluştururken Türkiyeyi ve ordusunu da NATO çerçevesinde yeniden yapılandırmıştır. Burada amaç Türk milleti değil batı uygarlığının güvenliğinin veya politikalarının savunulmasıdır.
Soğuk savaş dönemi boyunca bu anlayış devam etmiş, bu anlayış içinde askeri muhtıralar müdahaleler darbeler birbirini izlemiştir. Ne zaman ki soğuk savaş dönemi sona ermiş askerdeki yapılanmada gözden geçirilmiş eskinin organizasyonları bir şekilde tasfiye edilirken ordu için de yeniden bir yapılanma başlamıştır.
Ordudaki yeniden yapılanma soğuk savaş dönemi yapılanmasından küresel güç yapılanmasına doğrudur. Dün komünizme karşı Türkiye NATO içinde bir kalkan oluştururken bu gün gene batının tespit ettiği düşmana karşı gene NATO içinde bir füze kalkanı oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Türkiye 1950 ler de yaşadığı yapılanma ve o yapılanmanın getirdiği sorunları darbe terör kriz yaşamak istemiyorsa bu defaki yapılanmada yaşadıklarından ders çıkararak daha az topluma zarar veren bir yapılanmayı gerçekleştirmek zorundadır. Lakin

Küresel güvenlik adına NATO 1999da yılında son yenilenmesini yaptı.
1999 yılında soğuk savaş dönemi sona ermişti. NATO boşluktaydı. Varlık sebebi ortadan kalkmış, düşman için kurulan organizasyon düşmansız kalmıştı.
NATO için iki yol vardı ya varlık sebebi ortadan kalktığı için kendini feshedecekti. Yâda kendine yeni bir görev yükleyerek yoluna devam edecekti.
Birinci yol küresel güç ABD için siyasi askeri ve mali açıdan uygun bulunmadı
Bu yüzden yeni bir görev projesi gündeme geldi.2002 yılında ABD kişisel projesi olan füze kalkanı projesini NATO ya taşıyarak yeni görevini belirledi
2002 de NATO ya taşınan yeni görevi 2010 Kasımında Lizbon da imza altına alındı.
Lizbon da imzalanan NATO nun 38 maddelik bildirisine baktığımızda NATO nun yeni görevi ve hedefinin ne olduğunu anlamak mümkün.
Şöyle ki

Madde: NATO-Rusya işbirliği stratejik önem taşımaktadır. NATO Rusya için tehdit değildir.
Bu maddeden anlıyoruz ki eski defter kapanmış ve bir adım öne çıkılarak eski düşmandan dost edinme çabasına girilmiştir
Madde: enerji güvenliğinin sağlanmasına daha fazla hassasiyet gösterilmesi gerekmektedir.
Bu madde her şeyi açıklamaktadır. Bu madde eski görevle yeni görevi birleştiren tek madde ve enerji malum batının olmazsa olmazı
Madde,. Küresel güvenliğin karşısındaki en büyük tehdit kitle imha silahının yaygınlaşması…
Madde: terörizm ittifak ülkelerini doğrudan tehdit etmektedir.
Bu iki madde yeni düşmanın tarifidir
Terörden kasıt radikal islam, radikal İslam’dan kasıt ise İran’dır. Bu bilgiler kitle imha silahları maddesiyle de birleşince düşmanın İran olduğunu zikretmeye sanırım gerek yok
Lakin
Basına bakılacak olursak Türkiye nin girişimiyle İran adı belgede geçmemiş.
İsteyen inanır
Yalnız bilmek gerekir ki NATO düşmanı tarif eder ama ad koymaz ülke ismi vermez. Soğuk savaş döneminde de bu böyleydi ama herkes bilirdi ki düşman komünizm ve Rusya’dır
Peki bu bilini biline bu bilgi kirliliği neden

Akla gelen tek makul sebep Türkiye nin projeye katılımını kolaylaştırmak Türkiye nin önünü açmak en azından psikolojik olarak.
Şöyle ki
Füze kalkanı projesine Türkiye yi katmak, soğuk savaş döneminde komünizm tehlikesine karşı Türkiye’yi yanınıza almaktan zordur. Soğuk savaş döneminde karşımızda bir tarihi düşman, bir gâvur, boğazlarla ilgili emelleri bulunan bir komşu, en önemlisi dine karşı çıkan bir dinsiz vardı. Bu kadar olumlu gerekçeye hayır demek mümkün mü?
Oysa füze kalkanın da 1639 yılından beri savaşmadığımız, sınır ihlali yaşamadığımız, herkesin sınırlarına saygı duyduğu, dindar, neredeyse şeriatla yönetilen, ırkı bağlarımızın da olduğu bir komşunuz var ve sizi bu komşunuz aleyhine bir organizasyona davet ediyorlar.
Toplumu bu konuda ikna etmek kolay değil.
Ama mümkün. Önce iktidara İslami hassasiyeti olan bir parti getiriliyor. O parti basını yanına alıyor, muhalefet edenleri bir şekilde hapse atıyor. Topluma şu dayatılıyor. İran ın ismi geçmeyecek, düğme bizim elimizde olacak, türkiyenin bir bölgesini değil tamamını kapsayacak. Teknik olarak mümkün mü bilemem zaten imzadan sonra teknik konular konuşulacak ve muhtemelen o konuşmalar kamuoyuna yansımayacak
Madde: nato programında maddi külfet risk dengesi gözetilecek. Yüksek risk altında olan ülkeler yüksek mali yük altında bırakılmayacak.
Projenin beş yıllık maliyeti 100 milyar dolar. abd projeyi NATO ya taşıyarak büyük bir mali yükten kurtulmuştur.
Bu mekanizma bize hizmet etmeyen savunma mekanizmasıdır. Riski yüksektir. Bu riski göze alamaz isek diye yanı başımızda bir Kürt devleti kurdurulmuştur.

Author: Mehmet ÇEVİK

Bir yanıt yazın