YÜZ YILLIK HİKÂYE

 

Darbenin hikayesi

 

“Siyasetin vesayetten kurtulması adına ciddi bir adım daha atılırken,

akla ordunun siyasete bulaşmasının

ne büyük tahribatlara sebebiyet verdiğini

araştırmanın gelmesi kaçınılmaz.

Özellikle de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin

1908′den 1918′e doğru giderken

her geçen yıl biraz daha katmerleşen entrikalarının

sonraki dönemin siyasi yapılanması üzerinde

olumsuz bir etki bıraktığı muhakkak.

Dolayısıyla biz bugün yalnız

27 Mayıs’tan gelen askerî darbe geleneğinden değil,

belki yüz yıllık bir askerî vesayetin

tahribatından da sıyrılmaya uğraşıyoruz.” Mustafa Armağan

 

Yüzyıllık vesayetten kurtulurken

bir konuyu da akılda tutmak gerekir.

Analizi yanlış yapılmış sorunun çözümü mümkün değildir.

İttihat terakkinin ordu üzerinden siyaset yapma çabaları,

hem ordunun dengesini bozmuş, hem de Balkanların

elden çıkmasının sebebini oluşturmuştur.

 

Balkanlar ve İttihat Terakki tecrübesinden gelen

cumhuriyetin kurucuları ise

cumhuriyeti kurduktan sonra

ordu üzerinde iki operasyon yapmıştır.

 

1-Türk ordusu artık Osmanlıda olduğu gibi

fetihlere giden bir ordu değildir.

Yani bir müdafaa durumu söz konusudur.

Bu hali Atatürk şu ifadelerle dillendiriyor.

“Bütün   millete   hiç   tereddütsüz

ve gönül   rahatlığıyla  arz   edebilirim  ki,

Cumhuriyet  Orduları;    Cumhuriyeti  ve   kutsal topraklarını

güvenle  koruma  ve  savunma  kudretindedir

ve hazırdır.

(1925, İzmir) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II. Ankara, 1952, s. 240)

 

2-Ordu yaşanan tecrübeler çerçevesinde siyasetin dışındadır

Bu gerçekler çerçevesinde 1950 li yıllara gelinmiştir.

 

Ordunun siyasetin dışında tutulmasını kolaylaştıran

birinci sebep; ordu üzerinde etkili olan kişilerin siyaset yapması,

 

ikinci sebep ise askeri başarısı olmayan ordunun iç siyasette kendini söz sahibi görememesidir.

 

1950 lere gelindiğinde: Demokrasiyi güçlendiriyoruz söylemi

ve ordu darbe yapacak fikri sabiti

ordu üzerinde bir operasyonun yapılmasına sebep oldu

ve DP ilk iş olarak ordudaki 15 general ve 155 albayı

emekli ederek cumhuriyet ordusunu yeniden düzenledi.

Darbecilerin ordudan uzaklaştırılması adı altında yapılan

bu operasyonun gerçek sebebi

aslında cumhuriyet ordusunun genlerinde oynama çabasıydı.

 

Toprakları kuruma ve savunma madundaki Türk ordusu

bu düzenlemelerden sonra yeniden fetihlere  (dış görevlere) yönelecekti.

Öylede oldu.

Aynı yıl içinde Türkiye Kore ye 4500 asker gönderdi.

Kore ye gönderilen bu 4500 askerin karacı olduğunu

ve bizden başka kara askeri gönderenin olmadığı söyler

ve karacılar olmadan zaferin sağlanamayacağı düşünülürse

ABD nin, AB nin ve DP partinin

1950 ler de nasıl bir işbirliği içinde oldukları

ve bu işbirliğinin kimin işine yaradığı ortaya çıkar.

DP döneminin gerek siyasi,

gerek ekonomik,

gerek askeri olaylarının bu milletin

hayrına olmadığını söylemekte abartılı olmaz.

 

Hala demokrasiyi,

hala askeri vesayeti,

hala batının birtakım

birimlerine girmeyi düşünüyor ama gerçekleştiremiyorsak.

Hala sorunları çözmüyor onlarla boğuşuyorsak

bu cümleyi kullanma hakkımız var demektir.

 

DP asker üzerinden siyaset yapmaya başlayınca,

bu siyaset icabı dış görev alan,

aldığı görevlerde başarılı olan askerin

görev dönüşü iç siyasette sesinin çıkmasına sebep oldu.

 

Ellilerin sonuna doğru ordunun

iç siyaset konularında mırıldanmaya başladığını

bunda kendinde hak gördüğünü,

vatanı değilse bile

cumhuriyeti koruma adına bir

şeyler yapma çabası içine girdiğini görüyoruz.

Orduda bu eğilim ortaya çıkarken, karşılaşılan ikinci olumsuz tutum orduyu kontrol edecek, siyasetin dışında tutacak siyasi güçte yoktu. Atatürk yoktu. İnönü vardı ama oda iktidarda değil muhalefetteydi.

Kore savaşı sonrası Türkiye’nin siyasetini belirleyen

1- NATO natonun politikaları

2- Savaştığı ve başarılı olduğu için kendinde iç siyasete

müdahale hakkı gören ordu

3- Orduyu kontrol edebilecek güçte siyasi liderlerin olmaması

 

Türkiye’nin bu gerçekleri 1960 ta önce orduda

temizlik yaptığını söyleyen iktidarın başını yedi.

1960 darbesi yaşandı ve üç siyasi lider idam edildi.

Genlerinde oynanan cumhuriyet ordusu

artık Atatürk ün kurduğu ordu değildi.

Natonun içinde Nato nun bir parçası olan orduydu.

Nato ordusuydu

 

1960 darbesi ve sonrasında

muhtıralar

müdahaleler

darbeler birbirini kovaladı.

Bunların hiç birinde

darbeci,

müdahaleci,

muhtıracılar anıt kabirden dönüşlerinde

bu işi yaptık demedi.

Hep ABD dönüşlerinde oldu ve

hep ABD yi arkalarında buldular.

Bulamayanlarsa başarılı olamadılar

Şimdilerde aynı filmi başka aktörlerle yaşıyoruz.

Gene ordunun darbe yapacağı evhamıyla

orduda temizliğe gidiliyor.

Ordu yeniden düzenleniyor.

Gene birtakım ekonomik kaynaklar aktarılarak

bir yandan toplumda bir rahatlık yaratılıyor

bir yandan sebebi bilinmeyen bir şekilde Suriye ile ipler geriliyor

 

yüzyıl önce İttihatçılar iki şey yaptı.

 

1-      Kadrolaşma sebebi ile askerin subayına bağlılığı,

subayların maiyetine güvenini kırdılar.

 

2-Savaş esnasında siyasi sebeplerle

ordu içinde ki Anadolulu askerlerinin

savaşma azmini kırmak için;

“Rumenlinin kendi vatanları”

olmadığını söyleyerek orduyu zayıflattılar.

 

Gerçektende Rumeli artık bizim değil.

 

Ümit edelim bu son siyasetin orduya sokulmasında

ordu içinde bir güvensizlik itaatsizlik yaşanmaz

ve gene ümit edelim

bu ortamda gene aklıevvelin biri çıkıp

bizim evlatlarımıza, doğu Anadolu bizim yurdunuz değil

demez ve biz yüzyıl sonra bu kez doğu ana dolumuzu kaybetmeyiz.

 

 

Author: Mehmet ÇEVİK

Bir yanıt yazın