Yavuz.
Halifelik.
Sakalsızlık.
Küpe.
Yavuz doğu demektir,
ilkler demektir,
imkansızı mümkün kılmak demektir,
inançları istismar etmek değil,
inançlara hizmet etmek demektir.
Yavuz kelime anlamı olarak
“keskin”,”eğilmez”
anlamına gelir.
Tarih I. Selime bilmem kaç yıllık hayat
ve sadece sekiz yıllık iktidarı sonunda
“Yavuz”
lakabını uygun görmüştür.
Yavuz bir keskin bıçaktır ki,
”Yavuza vezir olasın”
lafı bir beddua olarak dillere dolanmıştır.
O eğilmez bir abidedir ki
oğlunu zorla iktidara getiren hanedanın,
babasını zorla iktidardan alıp
iktidara sahip çıkan ilk evladıdır.
Sadece sultan değildir.
Aynı zamanda ilk halifedir de.
Mısır seferiyle,
İslamiyet’in bütün maddi ve manevi değerlerini İstanbul’a taşımış
“Mekke ve Medine nin hakimi”
unvanı yerine
“Mekke ve Medine nin hadimi”
unvanını kullanarak
inançlara nasıl bakılması gerektiğinin
manifestosunu yazmıştır.
Hem Müslüman dır,
hem halifedir,
hem de Müslüman ın alameti farikası sayılan
sakaldan mahrumdur.
Sakal bırakmamıştır.
Lakin pala bıyıklıdır.
Sakalsızlık hem Türklüğe vurgu
–ki Türk te sakalsızdır ama pala bıyıklıdır-
hem yeniçerilere selamdır.
Yeniçerilere yani Bektaşilere selamdır.
Gerçek selam.
Bir ahitname,
bir benden size zarar gelmez sözleşmesi.
Biz kucaklaşırsak,
bir olursak,
birlik olursak güçlü oluruz mesajı.
Doğru mesaj,
doğru zamanda,
doğru kişi tarafından verildiği içindir ki
imparatorluk sınırlarını sekiz yılda üç katına çıkmış
ve misakı milli sınırları denilen sınırların temeli atılmıştır.
Doğu ana doluyu Türkiye sınırlarına katmıştır.
Solak zadenin
“akıldan dur ve biraz soğuk görünüyor”
dediği ise kulağındaki küpe.
Gerçektir veya rivayettir.
Vardır veya yoktur,tartışılır.
Yavuza küpenin yakıştığı tartışılmaz.
Kulağına küpe takış sebepleri de
farklı rivayetlerle beslenmesine rağmen
her biri ayrı anlam taşır
ve her biri Yavuzun hayatının bir bölümüne pek güzel yakışır.
Birinci rivayet
şah İsmail ile
oynadığı satranç sonrası
yediği tokada izafe tendir.
Rivayet o ki Yavuz
“bu bana ders olsun”
demiş kulağına küpe takmıştır.
Yakışır
İkinci rivayet
sol kulağa takılan küpenin
“güç” ve “kudret” göstergesi olduğu mülahazasıdır.
Sekiz yılda imparatorluk sınırlarını üç katına çıkaran,
İslamiyet’in en büyük unvanını
şahsında toplayan Yavuza bu da pek yakışır.
Üçüncü rivayet ise
kulağa küpe takmanın bir kölelik işareti olduğu
ve Yavuzun da
“Allah’ın kölesi”
olduğunu göstermek için küpe taktığı söylentisidir.
Bu da pek çok yakışır.
Hani Yavuzla,
Hasan Can arasında yaşanan bir sohbet nakledilir ya.
Malum.
Koca Yavuz bir küçücük çıbana boyun eğer.
Son nefesinde Hasan Can yanındadır.
Yavuz sorar:
-Hasan bu ne hal?
-Şimdi Allah ile olacak zamandır sultanım.
Koca padişah ölüm döşeğinde hafif gülümser
-Ah be Hasan.
Sen bunca zamandır ,bizi kimle bilirdin?
Yavuza bütün bunlar yakışır da,
toplumda Yavuzla ilgili farklı algılar varken,
küresel siyaset bu yanlış algıyı desteklerken,
ülkedeki siyasi iktidar
küresel siyasetin eş başkanıyken
üçüncü köprüye o Allah kulunun
adının verilmesi yakışmamıştır.
Bu yavuzun bir kez daha ölümüne sebep olacak
ikinci “küçük çıbandır”