Megalı idea demek “büyük ülkü” demektir.
Tarihte her milletin büyük idealleri vardır.
Bu ideallerin önemi
gerçekleştirilmelerinden çok,
o milleti ayakta tutmak,
varlığını sürdürmesi için motive etmesidir.
Megalı idea
Yunanlıların büyük ülküsüdür.
Türklerin büyük ülküsü ise KIZIL ELMADIR.
Nedir Kızılelma?
Osmanlı döneminde,
bir sefer esnasında
ordu bir yerde biraz fazla konaklayınca
askerlerin arasında bir mırıldanma başlar.
Askerler azdan çoğa
kızıl elmaya,
kızıl elmaya diye
önce mırıldanır
sonra homurdanmaya başlar.
Padişah merak eder.
Sadrazamı çağırır.
Sorar kızıl elma nedir diye
cevap yok.
Vezirlere sorar
cevap yok.
Padişah bakar ki
çevresindekilerin kızıl elmayla alakası yok
en yaşlı askerin çağrılmasını ister.
Yaşlı asker çağrılır.
Padişah huzuruna gelen yaşlı askere sorar.
Kızıl elma nedir?
Yaşlı asker padişaha bakar ve
-“Padişahımızın gittiği yerdir hünkârım.” der
Kızılelma budur.
Padişahın gittiği yer.
Cumhuriyet döneminde de
Atatürk Kızılelma’yı ortaya koymuştur:
“Muasır Medeniyet Seviyesi.”
Muasır medeniyet seviyesi
BATI UYGARLIĞI değildir.
Seksen yıldır tartışılan bu kavram
maalesef batı uygarlığı olarak tercüme edilmiş
ve bu yolda yanlış adımlar atılarak
milletin enerjisi boşa harcanmıştır.
Muasır medeniyet seviyesi:
Dün var olan
veya bugün mevcut olan
bir uygarlık değildir.
“Muasır medeniyet” bir milletin
ezelden ebede uzanan çizgide var olma isteğidir.
Muasır medeniyet seviyesi
içi boş bir fikir de değildir.
Muasır medeniyet seviyesinin
çerçevesini çizen gerçeklik
bu medeniyetin
YURTTA VE DÜNYADA BARIŞI temin etme idealidir.
Bu gerçek çerçevesinde baktığımızda
muasır medeniyetin batı uygarlığı olmadığını anlarız.
Çünkü batı, bırak dünyayı,
kendi içinde bile barışı tesis etmekten uzaktır.
O halde muasır medeniyet tesis edilmesi gereken,
tesis edildiğinde ise hem yurtta hem dünyada barışı sağlayacak olan bir medeniyettir.
Bir idealdir,
Her yüzyıl
kendi medeniyetini beraberinde getirdiğine göre
ve biz yeni bir yüzyılın eşiğinde bulunduğumuza göre
böyle bir medeniyeti nasıl tesis edeceğiz?
Atatürk bunu da:
MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR:
vecizesiyle ortaya koymuştur.
Şunu öncelikle söylemek lazım ki
cümlede geçen kan,
biyolojik olarak değil,
sosyolojik olarak algılanmalı.
O zaman kan, kültürü temsil eder.
Sonuç olarak diyebiliriz ki
önümüzdeki yüzyılda biz
kaynağını kendi kültürümüzden alan,
yurtta ve dünyada barışı tesis edecek
bir uygarlık oluşturmak zorundayız.
Dün nasıl var idiysek
ve bugün nasıl var isek,
yarında var olmak istiyorsak
bunu gerçekleştirmeliyiz.
Bunu gerçekleştirecek alt yapı bizde mevcut.
Yeter ki biz eleştirel düşünmeye başlayalım.
Yeter ki biz enerjimizi
akıntıya kürek çekerek
yada birbirimizin ümüğünü sıkarak harcamayalım.