ANTAKYADA ÖLMEK

Ölümü insanileştiren, yaratılan ölüm kültürüdür. Sekerat döneminden ölümün gerçekleşmesine, gerçekleşen ölümden defnedilmesine, defnedilmesinden üçüne, yedisine, kırkına ve hatta yıl dönümlerine kadar uzanan dini ayinler, kültürel ve sosyal etkinlikler her ne kadar ölen için bir şey ifade etmese de kalanlar için pek çok şey ifade etmektedir.
Kalanlar için pek çok şey ifade edilenleri: Kişiler için, aileler için, mahalli ve milli unsurlar olmak üzere gruplandırmak mümkün. Bunların her biri için ölüm kültürü bir anlam taşır. Sorun veya soru şu: Ölüm kültürü evrensel bir değer, Yâda evrensel bir mesaj taşır mı?
Dünyanın tahmin edilenden daha da fazla küçüldüğü, insanların, değerlerin, kültürlerin birbirinin içine girdiği bir dünyada ölüm kültürünün evrensel bir mesajı olmalı.
Ölüm kültürünün evrensel mesajının ipuçlarını bundan yüzlerce yıl evvelinde Mevlananın cenaze törenin bulmak, yakalamak mümkün.
Misal:
Mevlânanın cenaze merasimi tam bir kıyamet gününe benzetilmesi,
Büyük, küçük, Müslüman, Müslüman olmayan ne kadar Konyalı varsa orada bulunması,
Herkes ağlıyor olması (Gözyaşı dökmesi),
Her dinden insanlar, ellerinde kutsal kitapları, ayetler okuyarak feryat ediyor olmaları,
Bu mahşerî kalabalıkta sabahleyin yola çıkan cenaze alayının ancak karanlık bastıktan sonra mezarlığa ulaşması, bu tablonun ne kadar samimi olduğunu ortaya koyması,
Görülüyor ki bir ilde bir insan özel bir dünya yaratarak evrensel bir mesaj verebiliyor. Diyor ki yetmiş iki millet biriz.
On üçüncü yüzyılın Konya sının insan atlasını yansıtan bu günkü Antakya nında cenaze kültürüne katkıları yirmi birinci yüzyılın insanlarına evrensel bir mesaj verebilir ve diyebilir ki : “Düşmanlarınızı dost edinerek yok ediniz.”
Ben bu mesajın işaretlerinin Antakyadaki cenazelerde medeniyetler korosunun görev yapmasıyla başlayacağını hayal ediyorum.
Acaba essah mı? Yoksa hayal mi? Göreceğiz.

Author: Mehmet ÇEVİK

Bir yanıt yazın