Kürt meselesini “terörle mücadele” noktasından
“terörle müzakere” noktasına taşımak gaflet,
müzakereyi
terör örgütünün direktiflerini yerine getirmek
şeklinde algılamak ve uygulamak ise ihanettir.
Eğer, illaki müzakere deniliyorsa,
müzakere Apo’yla değil,
İbo’yla yapılmalıdır.
Eli silah,
dili ideoloji kokanlarla yapılacak müzakere,
sadece terörün azması,
sorunun içinden çıkılmaz bir hal almasına sebep olur.
Allah aşkına,şu sözleri şarkı yapanlarla ne konuşursunuz.
“ya babam, acaba ne yapalım?
insanlık istemiyorlar
saldırın ve tutun
kemiklerini kırın
o pislik iğrençleri
içimizden çıkartın
*
el ele verelim, ilerleyelim
vatan için yürüyelim
ya ölüm
ya kurtuluş
güneş bizim için doğdu
uyanın uykudan çabuk
artık savaş zamanı”
Müzakere,
sazı sevgi,
dili barış olanla yapılır.
Yapılmalıdır.
Bu şekilde yapılan bir müzakere,
bu ülkeye hayır ve huzur,
soruna çözüm getirir.
Çözümün dilini ibo
Şöyle dillendiriyor
“Yanaram, yanaram”
“Kim ne derse kanaram”.
Yüz yılı aşkın zamandır
Kürtler –Türkler kim ne derse inandılar,
denilenlerin özeti ise batının“Sevr”de dedikleriydi.
Bunun dışında denilenler ya cılız kaldı,
ya kala alınmadı.
Haliyle gene ibo nun deyişiyle:
” Eli güldürdü felek”
“Beni memnun etmedi “
Beni;
yani Kürdü de memnun etmedi,
Türküde memnun etmedi
Ortalık kan gölüne döndü.
İlişkiler soğumaya,
öfke kızışmaya başladı
Oysa yapılması gereken
“kim ne derse kanan”
Kürtlere ve Türklere
birilerinin bu toprakların gerçeklerini
söylemesi gerekiyordu.
Güçlü bir şekilde,
yüzyıldır ortalarda dolaşan
yalan yanlış,
kin kokan,
ve bu toprakların üzerinde yaşayanların
dışında herkesin işine yarayan,
baykuşların sesini bastıracak şekilde,
arı- duru,
dosdoğru
birilerinin bir şeyler söylemesi lazımdı.
O zaman
“eli güldüren felek”
Kürtleri de Türkleri de memnun ederdi.
Bu topraklar üzerinde yaşayan,
dününü olduğu gibi
yarınını da bu topraklarda gören
herkesi memnun ederdi