KAYIP FEZLEKE

milenyumun bir tarihinde

bir ülkede ilk kez bir reis

halkın oyları ile seçildi

 

seçimlerin bitip

kesin sonuçların

yüksek seçim kurulu tarafından

ilan edilmesi üzerine

reisin reisliğini

resmileştiren belge

fezleke

millet meclisine gönderildi

 

fezleke

yüksek seçim kurulu ile

meclis arasında ki

yolculuğunda kayboldu

 

yeni devletin

kısa tarihinde böylesine bir olay

ilk kez yaşanıyordu

 

fezlekenin kaybı sırasında

anayasa göz ardı edildi

yasalar ciddiye alınmadı

tüzükler yerlerde süründü

teemmüller tahammülsüzlük yarattı

 

iktidar boşluğu yaşandı

iktidar boşluğunu kabul etmeyen siyaset

ihtiras sahiplerinin muktedir olmasına yol açtı

 

bir süre sonra fezleke

bulundu

fezleke suya düşmüş

suyu inek içmiş

inek dağa kaçmış

dağ yanıp kül olmadan az evvel

tam da reisin mecliste yemin edip

göreve başlayacağı saatin birkaç dakika öncesinde

meclise vasıl olmuş tu

 

kimse suyu

ineği dağı merak edip

sorgulamadı

kimse bu fezlekenin

kayıp zamanında yaşananların

ülkenin mahremiyetine

devletin ciddiyetine

milletin geleceğine helal getireceğini

düşünmedi bile

 

derin bir oh çekil di

 

önemli olan

fezlekenin kayboluş zamanlarında

yaşananlar değil

bulunmasıydı

başkanın yemin edip

göreve başlamasıydı

öyle oldu

 

başkan yemin ederken

yeni bir ülkeden söz ediyor

gelecekten bahsederken

tutum ve davranışlarında

dünden uygulamalar sergiliyordu

başkanlık deniyor

herkes alkışlıyor

kimse rejimin parlamenter sistem

olduğunu hatırlamıyordu

ilk kez  partili reisten söz ediliyor

ülkenin en çok şikayet edilen döneminin de reisin

partili olduğu  dönem olduğu hatırlanmıyordu

reise saygıdan bahsediliyor

lakin partili reisin

siyasi partiler gibi en sert

eleştirilere muhatap olmasının doğal olacağı

düşünülmüyordu

 

anayasa hem fikren

hem fiilen

yerlerde sürünüyor

kimse anayasanın öneminden bahsetmiyor

olanlara dayanamayıp tepki gösterenlerin

nezaketsizliğinden dem vuruyordu

 

başkan iki bin yıllık tarihte

ilk kez bir başkanın

halk tarafından seçildiğinden

söz ediyor

kimse iktidar  denilen haspanın

seçilme biçimi kadar

meşruiyetinin de önemli olduğunu

hatta ve hatta tarihi süreçte iktidara

geliş şekilleri farklı olsada

bütün iktidarların ortak paydasının

meşruiyet olduğu

bunun değişmezliğinin

tartışılmadığını

hatırlanmıyordu

hatırlatılmıyordu

 

tarihi yapanlar

zan altında bırakılıyor

tarihi yıkanlar kutsanıyordu

 

imparatorluk kurarak meşruiyetlerini

milyon kilometre karedeki

insanlara kabul ettirenler

kendi meşruiyetlerini

yabacı topraklarda aradıklarını

göz ardı ediyor

görmüyorlardı

 

şu dar coğrafyada

yaşayan

yetmiş milyon insanın

elli milyonunun söz sahibi olduğu

o elli milyonun da

yüzde yetmiş dördünün

yüzde elli birinin oyunu alanlar

şişindikçe şişiniyor

kimsede

iktidar olmak

muktedir olmak değil

meşru olmaktır demiyor

diyemiyordu

 

ortalık ta yeni ülke

birinci yeni

ikinci yeni ülke lafları dolaşıyor

kimse ne yenisi

neye göre yeni

niye yeni

diye sormuyor

bir alamete binenler

kıyamete yol alıyorlardı

 

 

Author: Mehmet ÇEVİK

Bir yanıt yazın