Mevsimlerin,iklimlerin insanlara
çılgın sürprizler planladığı
zamanlar yaşıyoruz
kışın düşmeyen yağmur
yaz arifesinde
kovadan boşanırcasına yağıyor
şehirler su altında kalıyor
memleketi sel basıyor
kara taşıtları
deniz ulaşımına soyunuyor
Ama memlekette
kuraklık da kapıda
bu kadar yağmur yağarken
kuraklığın çözümü barajlarda
su seviyesi azalıyor
neden?
nedeni basit
aklımızı değil
duygularımızı kullanıyoruz
bundan kaç yüz kaç,
sene önceki gavur atalarımız kadar
pratik düşünemiyoruz
hem de orta Asya yı
kurutup gelmemize rağmen!
Simon manastırını gezdiniz mi?
bilmem
Manastır bundan epeyi bir zaman önce
5. veya 6. yüz yılda
Antakya-Samandağ
yolu üzerinde
yoldan üç dört kilometre
içeride 479 metre yükseklikte
toplam alanı da
132x160m.ebatlarında
dik dörtgen şeklinde
inşaa edilmiş
bir dini yapı
konumuzla ilgisi olan
hadise ise şu;
bu manastırı yapanlar
manastırın konumu sebebiyle
su ihtiyaçlarını karşılamak için
manastırın kapladığı alana düşen
tek bir damla yağmurun bile
boşa gitmemesi için
manastırın etrafını ve manastırı
su olukları ile çevrelemişler
ve o alana yağan yağmur
bu oluklar marifetiyle
bir yerde toplanmış
ve toplanan bu sular
manastır ahalisinin
su ihtiyacını karşılamıştır
bizim insanımız
bütün şehirlerin siteleştiği
akla ziyan projelere imza atıldığı
“toki çağı” dediğimiz çağda
neden böyle bir çözümü
kaç yüz yıl sonra bile düşünmez
bilinen laftır
“su akar Türk bakar”
yağmur kontrolsüzce yağar
sular insanlara
zarar vererek akarken
barajlarda su seviyesi
neden azalır
su ile sorunumuzu
felaket seviyesinde
iki kez yaşarken
hem sel olarak
hem susuz kalarak
onu kontrol etmeyi
neden düşünmeyiz
eksik olan ne?