Kutlu doğum haftasının 2013 teması
“insan onuru”.
Haftanın kapanış toplantısında
iktidarı,
ana muhalefeti,
yavru muhalefeti ile
bütün siyaset salonda arz-ı endam etti.
Her bir lidere
toplantıda konuşma hakkı verildi
ve iktidar:
Yürüttüğü süreçle ilgili
“Asabiyet”ten,
asabiyetin kötülüklerinden dem vurdu.
Muhalefete çaktı.
Ana muhalefet
kul hakkından bahsetti .
İktidara çaktı.
Yavru muhalefetin lideri ise
doğru olanı yaptı.
İnsan onurundan söz etti.
Ortamı istismar etmedi.
İslam ı istismar etmedi.
Lakin sanki konuşma biraz eksik kaldı.
Hazır konu insan onuru iken…
Hazır bu ülkeyi yönetenler
iktidarı ve muhalefetiyle
o ortamdayken.
Hazır diyanet başkanı da oradayken
sanırım şu iki soru sorulmalıydı.
1-İnsanların uzun süre mahkemelere çıkarılmadan
hürriyetlerinden mahrum kalması
(2010 verilerine göre 63 bin 813 hükümlü, 57 bin 103 tutuklu vardı.),
tutukluların mahkeme sonrasında
suçluluklarının kesinleşme oranının
(AB ülkelerinde;
tutuklu kişilerin hüküm giyme oranı
yüzde 90-95, bizde yüzde 50.)
insanların aleyhine olması
insan onuruyla ne kadar bağdaşır?
2-Ülke kalkınmışlıkta dünyada ilk on ülke arasındayken,
beşeri kalkınmada
(insan onuruna yakışır şekilde yaşama konusunda)
83 sırada olması
insani değerler ve insan onurunun yüceltilmesini esas alan
İslamiyet’le ne kadar bağdaşmaktadır?
Akif
Almanya dönüşünde
izlenimleri sorulduğunda demişti ya
“Bizim dinimiz onların işi gibi,
bizim işimizde onların dini gibi ”
yirminci yüzyılın başındaki bu tespit,
yirmi birinci yüzyılın başında yoksa hala geçerli mi?
Sormadan öğrenemeyiz.