Zaman heder, Hayat keder, Dünyadan Bi haber, Yoldayım. Yollardayım. Ezelden ebede, Doğumdan ölüme, Yediden yetmişe Herkes derbeder. Derbederim. Gözüm atide, Kulağım sende, Dilim tekbirde, Uhrevi âlemde Âlemlerdeyim. Uhrevi mekân, Bir dolu insan, Biçare lisan, Dön dolaş, Varılan yer, Bir tuhaf liman Araftayım Beklenmedik Taraftayım
Sen Beden dilini kullanıyorsun. Hoyratça fütursuzca, Bense Lisan dilinde Direniyorum. Sen Beden diliyle Her şeyi Bir çırpıda anlatıyorsun, Anlaşılıyorsun. Bense lisan diliyle Anlatmaya çabalıyorum. Harap ve bitap düşüyorum Deliriyorum. Sen Lisan dilini bile “En az üç dil bileceksin. En az Üç dilde, Ana avrat düz gideceksin.” Misali kullanır, Kendini ifade eder, Anlaşılırken. Ben Beden dilini Es kaza, Besmelelerle Fiskece Kullanıp Kendimi ifadeye çalıştığımda Vukuatların konusu oluyorum Çıldırıyorum sen bir harikasın bense değilim
Ey çoklardan çok olan tek Ey ezelin ve ebedin sahibi Canımın canı, Cananım. Nicesin Ey kimsesizlerin kimsesi Ey hayatın içindeki ölüm, Ölümün içindeki hayat, Ey her şeyin bir şeyi Bir şeyin her şeyi olan Sen Canımın canı Cananım Neredesin Ey hüzün mevsimim Ey matem diyarım Hayat iksirim Aşk şarabım Nicesin Neredesin Kimlerlesin
Sana olan Ölesiye sevdamı Ölerek değil, İnadına Yaşayarak Gösterme sevdasındayım. Ben sana mahkûmum Sense; Bana mecbursun.
Yıllar önce ecdadım İslam’a girişin kapısını kelime-i şehadetle açmış.” Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhü ve resûlühû”. Şehadet etmek İslam’ın beş şartından birisidir ve Türkçe anlamı şudur: “Şahitlik ederim ki, Allah’tan başka hiçbir İlâh yoktur, Muhammed, O’nun”kulu” ve “elçi”sidir.” Köle ve efendi. Yıllar sonra bir toplum lideri geri kalmış bir İslam toplumunun “makûs” talihini yenerken ve bir aydınlanma çığırını açarken diyor ki ” Özgürlük ve Bağımsızlık benim karakterimdir.” Yirminci yüzyılın birinci yarısında bir batılı aydın Alexandra…