14.53 tik tak tik tak olur mu hiç okumamak İstanbul un fethini konu alan Türk filmi 12 Şubat 2012 perşembe saat 14.53 te Türkiye deki 900 yakın sinema salonunda birden gösterime girdi. Cüneyt arkının yokluklar içinde çektiği kara murat fatihin fedaisinden 17 milyon dolarlık bütçeli fetih 1453 filmine ulaşmak Türk sineması için bir dönüm noktası. İstanbul un fethi Türk tarihi açısından zaten bir dönüm noktasıdır. Kişisel açıdan dönüm noktasıdır, siyasal açıdan dönüm noktasıdır ve evrensel…
Eskişehir’i severim. Eski zamanlardan bu yana gider gelirim. Eskişehir,eski şehirdi, Porsuk, pis kokular yayarak akarken bile, Şehrin üstüne eskilik bir kadermiş gibi çökmüşken bile İnsan ilişkileri nezih ve nezaketliydi. Uhulet ve suhuletle yaşanılan bir şehirdi Eskişehir. Sonra, bir akademisyen başkan seçildi. O eski şehir,yenilendi, Porsuk temiz akar hale geldi. Şehir üstüne sinmiş olan o eskilikten arındı. İnsan ilişkilerindeki nezihlik ve nezakete, Mekan olarak estetik ve güzellik kazandırıldı. Eskişehir gömlek değiştirdi. Türkiye’de “yaşanılabilir şehirler” sıralamasında bir numaraya yerleşti. …
Şehzade Mustafa katledildiğinde İstanbul halkı ve yeniçeriler büyük bir infial yaşadı İmparatorluk büyük bir infial yaşadı Kanuni büyük bir infial yaşadı toplumsal bir infial yaşandı Bu infiallerin toplamının yarattığı toplumsal depresyonu Kanuni bir hareketle bertaraf etti Her şeyin suçlusu görülen Rüstem paşayı görevden aldı. Toplum normalleşti her şey hal-yoluna girdi İki yıl sonra Rüstem paşa tekrar sadrazamlığa getirildi ve ölünceye (1561) kadar görev yaptı. Devlet adamı budur. Devlet’te, topluma zarar vermeden böyle yönetilir. Ve sanırım…
Önümüzde yeni bir derbi var. Gerçek derbi. Aynı şehrin iki takımı, “gazozuna” sayılan bir maça çıkacaklar. Yenen de yenilen de bir şey olmayacak. Herkes olacağını olmuş. Derbide futbol olacak. Hakem olacak. Seyirci olacak. Lakin rakip takımın taraftarı olmayacak. Dün böyle değildi: Statlar topraktı. Bir nevi beton. Tribünler açıktı. Soğuğu, yağmuru, karı, güneşi hissederek yaşardı taraftar. Futbolcuların milyon dolarlık gelirleri yoktu. Formalarını kendileri yıkar, temizler, kramponlarını kendi elleriyle kontrol eder, maça beraberinde götürürlerdi. Stada giderken rakip takımdan mahalle arkadaşını da alır…
Her maçı kendi sahasında oynayan, hakemi kendisi belirleyen, maçın kurallarını her hal ve şartta belirleme gücünü elinde bulunduran takımın maç kaybetme ihtimali var mıdır? Bu takımın; her maçı kazandığını söylemesi, galibiyetlerini rakiplerinin başına kakması Doğru mudur ? Hak mıdır? Adil midir? Bu takım; her sezon kendi liginde şampiyon olsa bile; Şampiyonlar ligine katılabilir mi? Velev ki katıldı. Maç kazana bilir mi; Ezkaza bir maç kazansa, Binaenaleyh şampiyon olabilir mi? Olsa bile Böylesine bir başarı Maşeri vicdanda kabul görebilir…