Ay: Şubat 2015
Otuz altı Osmanlı padişahından hangisi sizin için yıldızın parladığı andır diye bir soru sorulsa tereddütsüz ikinci Abdülhamit derdim. Osmanlının son yıllarında tam otuz üç yıl saltanatta kalması. Bu sürede sayısız yeniliklere imza atması. Devleti savaşa sokmaması, toprak kaybı yaşanmaması. Ve bu otuz üç yıllık sürede kafasında kırk tilki dolaşmasına rağmen kırk tilkinin de kuyruklarının bir birine değmemesi ikinci Abdülhamit’i tercih etmemdeki sebeplerdi. Şimdi ise ikinci Mustafa’ya rücu ediyorum. Abdülhamit’ten neden vazgeçtiğimi neden ikinci Mustafa’ya rücu ettiğimi anlatacağım. İkinci Abdülhamit’ten vazgeçmemdeki sebebin temelinde…
1695 yılında II. Mustafa tahta çıktığında her şeye rağmen ataları gibi ordunun başında sefere çıktı. Başarılıda oldu. Lakin başarının sürekliliği sağlanamadı. 1699 yılında aynı padişah Karlofça anlaşmasını imzaladı. İmparatorluğun yükselme dönemini kapatıp duraklama dönemini başlattı. Karlofça Osmanlının duraklama döneminin başlangıcıdır. Duraklamayı gerileme, onu da yıkım takip etmiştir. 1699–1922 yılları arasında geçen 223 yıllık bu duraklama gerileme ve yıkım döneminin ortak özelliği, hep savunma yapmamız, savunmada kalmamızdır. Bu savunma siyaseti imparatorluğu 20 milyon kilometre karelik coğrafyadan Mondros noktasında iç Anadolu’nun dar alanına…
Harem konusuna bu gün ki algıyla bakarsanız şu yargıya ulaşmak çok mümkün Harem; hanedanın garsoniyeridir. Kadınlar, kızlar, Tam bir “vur patlasın çal oynasın” Durumu Harem gerçekten bu mu? Altı yüz yıl, Altı asır süren bir “vur patlasın çal oynasın” durumu olabilir mi? Ola bilemezin görülebilmesi için Olaya içinden Zamanın ruhuna uygun bakmalıyız Öyle baktığımızda Gördüğümüz manzara şu; Dünün imparatorluğunun iki temel sorunu vardır 1-Devletin (imparatorluğun) devamının sağlanması İmparatorluk bu sorunu kaliteli devlet…
Türkiye tarihinde 1923 ten 1938 yılına kadar defalarca çok partili hayata geçme teşebbüsünde bulunan ve fakat başarılı olamayan Türkiye 1950 yılına geldiğinde bu hayalinin gerçekleşmesi için ortamın müsait olduğunu gördü. bu bir süreç ti de zamanı mı gelmişti yoksa küresel çıkarlarla milli istekler bir noktada kesişmiş miydi bilinmez ama bu kez olmuştu çok partili hayata geçiyorduk milli şef hazırdı yeni parti hazırdı millet demokrat diyemiyor demir kırat diyordu ama demokrasiye hazırdı ülke tam da “yeter söz milletin” noktasındaydı. …
Fetret devri; iki olay arasındaki iktidar boşluğu diye tanımlanıyor. Türk tarihinde de bu tür boşluklar vardır. Farklı zamanlarda, farklı coğrafyalarda, farklı sebeplerden dolayı iktidar boşlukları yaşanmış, her defasında bu yaşananlardan devlet aklı ve millet vicdanı dersler çıkararak yarınlarını kurgulayabilmiştir. Yani bu millet, adı belli olan Türk milleti her defasında yaşadığı musibetten kendine bir nasihat çıkarabilmiştir. Misal. İlk olay, Birinci Göktürk devleti ile ikinci Göktürk devleti arasındaki elli yıllık süre. Türk tarihindeki ilk ve son “devletsizlik” zamanıdır….