Ay: Şubat 2015
“Hay” dersin: Edepsizlik Yalnız kalırsın: Kimsesizlik Kıvranırsın: Çaresizlik “De bre” dersin: Nezaketsizlik Sus pus olusun: Cesaretsizlik An gelir, bir an gelir. “Bir” şeyini kaybettiğini Sandığın şeyin, Her şeyini Kaybetmek olduğunu anlarsın. O her şey, aslında tek şey …………………..Annesizlik
Ben Sevgimi göstermez Onlar beni anlardı. Devran döndü, Gün geldi Araya yollar girdi. Ben Katıksız bir saygı Beklentisinde dün Onlar Sabırlı bir saygı Gösterisinde bu gün Ben dün onlar bu gün Araya zaman girdi Sevgi saygı Ayrılmaz iki kelam Araya yollar girdi Oğullarım ve ben Ayrılmaz iki yaşam …………….Ayrıldık Zaman araya gitti İki parçam Bir anda İki ayrı diyara Adam olmaya gitti
AMA NİĞDE VE GİRESUN’DAN, ABİM DEĞİL AMA OĞULLARIM GELDİ. Sen oğul, Gözümün önünde, Dizimin dibindeyken Durgun sular gibiydi Zaman. Sen, hep aynı sen Ben, hep aynı ben Zaman, aynı zamandı. Ne vakit ki Ayrıldın benden Sular seller gibi Geçer oldu zaman. Üzerime abandı, Yıldırdı, çökertti Ağarttı saçlarımı. Üç günde, Beni, Bir yaşlı ademliğe Seni, Gençlikten delikanlılığa Taşıdı zaman. Sana oğul, Oğlum, sana Dizimin dibinden Ayrılma diyemiyorum. Ayrılacaksın. Biliyorum. Lakin Gözümün nuru, Gözümün önünden Ayrılma istiyorum….
Ölüm çok yumuşak geldi bana Tüy gibi, tüyler gibi, Bir şefkat kucağı gibi, Sardı naçiz bedeni mi. Ölüm çok yumuşak geldi bana. Ömür denilen mevsimin Son deminde Son baharında üstüme abanmışken zemheri bütün benliğim titrerken soğuktan bir meltem sıcaklığında yaladı bedenimi ölüm. ölüm, çok yumuşak geldi bana. korkunç yüzünü ya göstermedi, ya da ben görmedim. ya hissettirmedi kendini, yada ben hissetmedim telaştan. ölüm, alıp gitme telaşından canı ben, can evimdeki cana olan ilgisizliğimden, bir müşterek noktada; ben, ben başıma…
Ben: Anadan doğma Tepeden tırnağa Akdeniz çocuğuyum Yağmur: Benim “sevda”m Kar “özlem”imdir An itibarı ile Terk etti “sevdam” beni “Özlem”imle Tahayyül dışı anlar yaşıyorum