Yazar: Mehmet ÇEVİK
Aside olsa Denize ulaşırmış nehirler
Bedenini soy Çıplaklığını ver bana Ruhuma giydireyim Seni ben Bütün çıplaklığınla Ve ruhumla Zihnimde gezdireyim Bedenini soy Ruhunu ver bana Ruhuma sindireyim Seni ben Ruhunu ruhuma Ram ederek seveyim
Tek başına bir başına kolay hayat Zor olan, çok başına yaşamak Gene bir konu açıldı Unutuldu gene Dokuz düğüm olduğu boğazın Akla ilk gelenler sayıldı Öfke gene pirim yaptı Gene köşelerine çekildi taraflar Dar alanda bile paslaşmaz oldular Gene suratlar asıldı Küstüler darıldılar Gene miras yedi misali Zamanı harcadılar Oysaki ne mecalim Ne zamanım var Öfkeyi sürdürecek Sevgi daim Öfke anlık olsun diyorum Süreklilik olacaksa hayatta Daim olan sevgi olsun istiyorum
Leyla ipekçi sanatçı için diyor ki “En mahrem yerimize dokunan kişidir.” En mahrem yerimiz; yüreğimiz. Eğer kişi yaptığıyla Yazdığıyla söylediğiyle Yüreğimize dokunabiliyorsa Mahreminiz, en mahreminiz kabul ettiğiniz Yüreğinize girebiliyorsa o sanatçıdır Lamı cimi yok Niyet okumanın Niyet okuyarak yapılan işi Ve yapanı değersizleştirmenin Hakkı teslim etmeyerek Mahreminizi tartışmaya açmanın Bir anlamı olmasa gerek. Hakkı teslim edip edebinizle Açık yüreklilikle Yüreğime dokundu deyin Haz aldım deyin Temaşasına doyamadım deyin. Eline emeğine sağlık deyin Ama sanatçının niyetini Ve…
Bir hikâye anlatılır Akif’le ilgili Bir Almanya seyahati dönüşü Akife sorarlar; “Üstat Almanya’yı nasıl buldun” Akif’in cevabı kendine yakışır üsluptadır “İşleri dinimiz, dinleri işimiz gibi” Neden? Kaç yüz yıldır sorulmayan Sorulmadığı için yok sayılan Yok, sayıldığı içinde Gün geçtikçe büyüyen bir ur gibi Toplumun bünyesini saran bir gerçeklik bu Aslında cevabı da basit Batının dininin işimiz, İşimizin batının dini gibi olmasının sebebi Dinin tercih edilir olmaktan çıkıp Dayatılan din haline gelmesidir Eylem ile söylem arasında fark…