Yazar: Mehmet ÇEVİK
Nasıl “taş yerinde ağırsa” Ağırlığı olan sözde Zamanın da söylenen sözdür Unutma
“Al” de alalım “çal” de çalalım’cılarla “Vur” de vuralım “öl” de ölelim’cilere Aynı mesafede durmayan adalet Adalet değil “muktedirin” kolektif zulmüdür Unutma
Kelimeler, harflerin dansı Cümlelerse “hoşluk” yaratan Kelimeler toplamıdır İnsanoğlu bu “hoşluğu” Farklı adlarla adlandırmış Zaman içinde Biride; mektup Mektup denilen hoşluk Kadim Anadolu’da Bir rivayete göre milattan önce 1950 yılından beri kullanılmış Önce kadınlar, o naif yapılar Kendi aralarında Haberleşme amaçlı kullanmış Ama zamanla cinsiyetleri aşan Bir şekilde ve çok farklı amaçlarla Mektuplar yazılmış gök kubbe altında İş mektubundan aşk mektubuna Oradan “yarınlara” mektuplara kadar Mektup; yazılmaya nasıl başlanacağı, Nasıl gelişeceği nasıl sonlanacağı Nasıl gönderileceğini içeren Bir mektup kültürü yaratmış…
“Ruh iş”in mi “ruh eş”in mi? Gerçi her yer toz duman Her şey ertelemelerle gidiyor Ama hayatta devam ediyor. Gençler, geleceklerini belirleyecek Bir karar verme arifesindeler On sekiz yaşındaki genç Bundan sonraki ortalama Yarım yüzyılının nasıl olacağını belirleyecek Bir kararın sorumluluğunu yaşıyor Ölçü ne Yarının dünyası nasıl bir dünya olacak? Ben kendimi ne kadar tanıyorum? İçinde yaşadığım toplum Yarınki dünyanın neresinde olacak? Kararımı nasıl vermeliyim? Nasıl bir karar vermeliyim. Yarının dünyasının gerçeklerine göre mi? İçinde yaşadığım ülkenin gerçeklerine göre mi?…
Temmuz geldi ya Ortalık gene Kadir Mısırlıoğlu’nun Yazdığı kitabın adıyla çalkalanıyor; Lozan zafer mi hezimet mi? Hani Ortaylı hocam da diyor ya Lozan ne zafer ne hezimettir. Bir anlaşmadır Tarihe inanç alanı ile Bilim sahası olarak bakanların farkı bu Mustafa Armağan Bir köşe yazısına Derin tarih -aynı stratejik derinlik gibi- Dergisinin Temmuz sayısını almış Sebeb derginin Lozan’ı konu alması Sonucu merak etmiyorum. Çünkü hezimet garanti Yalnız yazısında Prof Hanioğlu’ndan bir alıntı yapmış Alıntı cümle şu; “Türkiye ile ABD konferansta (Lozan’da)…